EĞİTİMDE KAOS VE HAYALLERİNE KURŞUN SIKILAN GENÇLER

Ne demiştik?

Eğitim ve öğretimin şakası yoktur; geriye dönüşü mümkün değildir. Siyasi birtakım tercihler, günübirlik politikalar, adam sendeciliklerle günü kurtarma endişeleri yanlışlıklar zincirine yenilerini eklemekten öteye dünyamızın en nadide çiçekleri olan çocuklarımıza, gençlerimize ve geleceğimize hiçbir şey kazandırmaz; aksine çok şey kaybettirir.

2000 yılından bu yana Milli Eğitim Bakanlığı gibi ülke kaderini eline teslim ettiğimiz en önemli kurumumuzun başına getirilen bakanlardan başlayalım isterseniz. Erkan Mumcu: Avukat, Hüseyin Çelik; akademisyen, Nimet Çubukçu: Avukat, Ömer Dinçer: İşletmeci, Nabi Avcı: İletişimci, İsmet Yılmaz: gemi mühendisi. Ben bakanlık yapmış hiçbir kişinin, kişiliğini eleştirecek değilim. Muhakkak ki üstün özelliklere sahip insanlardır. Ancak konu eğitim-öğretim olunca işin rengi de şekli de değişir. Seçilen bu kişilerin İlkokulu, ortaokulu, liseyi; öğrenciyi, öğretmeni, yöneticiyi, okulun işleyişini yeterince bilmedikleri, tanımadıkları kanaatindeyim. Siz, doktor olmayan bir kişinin sağlık bakanı olduğuna; hukukçu olmayan bir kişinin adalet bakanlığı yaptığına hiç şahit oldunuz mu?

Gelelim, yapılanlara: 2005 yılında Liselere Giriş Sınavı (LGS) kaldırıldı yerine Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) getirildi. 3 yıl olan lise öğrenimi 4 yıla çıkarıldı. 2007 yılında OKS’den vazgeçildi; yerine 6 7 ve 8. Sınıflar için Seviye Belirleme Sınavı(SBS)’yi konuldu. 2010 yılında SBS’den vazgeçildi, yeniden tek sınava dönüldü. 2012 yılında 5+3 olan kesintisiz eğitimden vazgeçildi, 4+4+4= 12 yıllık zorunlu eğitime geçildi. 2013-2014 Eğitim ve öğretim yılında SBS‘den vazgeçildi yerine altı temel ders için iki aşamalı yere göğe sığdırılmayan övgülerle TEOG sistemi getirildi. Bitmedi, tüm genel eğitim veren liseleri Anadolu lisesine dönüştürüldü. Milli Eğitim teşkilat yasasını değiştirerek bir gece içerisinde liyakat ve birikimli yönetici kadrolarını hallaç pamuğu gibi atıldı. Bizim, “çocuklarımız yarış atı yapılıyor”, “dört veya beş çeldiriciye mahkûm ediliyor, çoktan seçmeli sınav sistemi ile çocuk ve gençlerimiz heba ediliyor”, “zekâ ve yeteneklerine göre değerlendirilmiyor”, feryatlarımıza kulak tıkandı. Kılık kıyafet serbestîsi, öğrencilere ücretsiz kitap dağıtımı, Fatih Projesi, akıllı tahta, tablet vs ile velilere umut verildi. Dershaneleri isim olarak kaldırıldı. Doğru yapılanlar da vardı ancak yanlışın çokluğu doğru yapılanları sadaka seviyesine düşürdü.

Dayatmanın değişik bir boyutu olan öğretmen yetiştiren okulların neden kapatıldığına hiç mi hiç kafa yorulmadı. Bu konuda en küçük bir çalışma dahi yapılmadı.

Yere göğe sığdırılamayan ve dört yıl başarı ile uygulanan TEOG’u bir gece verilen bir kararla kaldırıldı. Sonrası kaos… Liseler; nitelikli niteliksiz diye sınıflandırıldı. Öğretmenlik gibi kutsal bir mesleği “performans değerlendirmesi” gibi akıllara durgunluk veren bir uygulama ile aşağılanmaya çalışıldı.

Daha “evlere şenlik” liselerden üniversiteye geçiş sınavlarını ve her ile ilçeye üniversite açmakla eğitim seviyesinin ne hale getirildiğini kısacası bu konudaki hal-i pür melalimizi anlatmadım.

Sahi bütün bunlarla ne yapılmaya çalışıldı? İsterseniz başka türlü sorayım: “ ülkeyi yönetenler, ilgililer, yetkililer siz yaptıklarınızın farkında mısınız?

Bakın geldiğimiz nokta belli:

2008 yılında yapılan bir araştırmada Türkiye eğitimde;145 ülke içerisinde 77 iken 2017 yılında 104 sıraya düşmüş. (kaynak: Word Ekonomik Forum)

PİSA‘nın 72 ülke çocuklarına uyguladığı, okuduğunu anlamada; 50’inci, matematikte; 49. Fen bilimlerinde ise 52 sıradayız.

Üniversiteye girişte YGS ve LYS’nin yerine Temel Yeterlilik Testi (TYT) ile Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) getirildi biliyorsunuz. Getirilen bu sınavlarda alınan sonuçlar gerçekten de Türk Eğitim Sisteminin iflası anlamına geliyor. TYT’ye 2 milyon 260 bin 273 öğrenci katıldı. 41 bin öğrenci yarım puan dahi alamadı. Kaba tabirle sıfır çekti. Sosyal bilimler testinde verilen doğru cevap: 40 soruda 6 soru, temel matematikte: 40 soruda 5,6; fen bilimlerinde ise yirmi soruda 2.8… AYT’de durum daha da vahim.

TEOG sonrası uygulanan sınav ve yeni sistemle 91 bin öğrenci liselere yerleştirilmedi. Yaklaşık 100 bin öğrenci de 4 veya 5. tercih olarak seçmek zorunda bırakıldığı okula gitmek zorunda kaldı. Siz, 15 yaşındaki bu çocukların hayallerine kurşun sıkmayı marifet mi sayıyorsunuz. Bunun vebali, günahı sizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor?

Bakın beyler, efendiler, tuzu kuru olanlar, konuştukları zaman mangalda kül bırakmayanlar, eğitim; milli varlığımızın harcı, milli kültürümüzün anahtarı, kalkınmanın, refahın ve huzurun temeldir, tepesidir, her şeyidir. Eğitimi yaz-boz tahtası haline getirirseniz, Siyasi birtakım tercihlere, günübirlik politikalara, adam sendeciliklere kurban ederseniz ülke ve millet olarak sorunlar yumağına duçar olur; ezilir, yok olur, gideriz.