DUYUN-U UMUMİYE

Ne zaman “dış borç” deseler aklıma hep “Duyun-u Umumiye” gelir. Nedendir bilemem ama ürperirim, korkarım; milletim adına, ülkem adına, çocuklarım ve torunlarım adına… Beni iliklerimden yakalayan beynimi ablukaya alan bu kuşkunun, korkunun sebebi nedir?

Bilirsiniz biz millet olarak kazandığımız zaferlerle, yaptığımız güzel ve olumlu işlerle övünmeyi pek severiz. Bu, doğaldır, olması gerekendir. Ancak yaptığımız hatalarla yüzleşmekten kaçınmak, hatalardan ders almamak; hezimeti, yenilgiyi, yanlışı küllemek, üzerini örtmek, eleştirmemek, irdelememek, sormamak, sorgulamamak gibi bir kötü huyumuz var. Büyük kayıplarımızın temelinde de bu gerçek yatmaktadır. Ne demişler; “tarih tekerrürden ibarettir.” İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy bir adım daha ileri giderek; ‘Tarihi tekerrür ' diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?’ deyivermiş.

“Duyun-u Umumiye’yi” çağrıştıran dış borcun telaffuzunun, ruhumun daralmasına, hafakanların basmasına sebebiyetinin altında acaba tarih tekerrür mü ediyor düşüncesi yatıyor.

600 yüzyıl üç kıtaya hükmeden, adaletin kılıcı olma özelliğini ile tebaası altındaki milletlere huzur veren Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının temelinde kapitülasyonlar kadar dış borçların da payı büyüktür. Osmanlı İmparatorluğu 1850’li yıllara kadar dış borç almamaya özen göstermiştir. Hatta Mustafa Reşid Paşa, 1850-1851 malî yılında hazinenin maaşları ödeyemeyecek duruma gelmesi üzerine ilk dış borç anlaşmasını imzalamasına rağmen Sultan Abdülmecid, dış borçlanmanın doğuracağı tehlikeleri sezerek yapılan anlaşmayı onaylamamıştır. Ne var ki Kırım Savaşı (1853-1856) ve savaşın maliyeti Osmanlı imparatorluğu dış ülkelerden borç almaya mecbur bırakmıştır. Osmanlı’nın ilk dış borcunu 1854 yılında almış. Bu tarihten itibaren borç miktarı devamlı olarak artmıştır. Borçlarla birlikte borç veren ülkelerin istekleri de gittikçe ağırlaşmıştır. 1854-1874 yılları arasında 15 tertip tahvil çıkarılmış ve bunlar, İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya piyasalarında satılmıştır. Bu tahvillerin faiz oranı %6’dır. Ancak, Osmanlı İmparatorluğunun genel durumunun kötüye gitmesi, bırakın anaparayı faizlerini dahi ödeyemez duruma düşürmüştür.1881 yılı Eylül ayında yabancı ülkelerin temsilcileriyle Osmanlı devleti arasında görüşmeler başlamış; görüşmeler sonucunda imzalanan “Muharrem Kararnamesi” ile devlet gelirlerinin bir kısmının doğrudan doğruya alacaklılar tarafından toplanması kabul edilmiştir. Bu kabulün hayata geçirilmesi için de “Duyunu Umumiye İdaresi” kurulmuştur. Alacaklıların menfaatini korumak ve borçların ödenmesini yürütmek üzere de İngilizleri, Fransızları, Almanları, Avusturya’yı. İtalya’yı, Hollanda’yı ve Osmanlı’yı temsilen birer üyenin yer aldığı “Düyûn-ı Umümiyye-i Osmâniyye İdare Meclisi” bu tarihten sonra başta tuz ve tütün tekeli gelirleri, pul resmi, içki resmi ve balık avı resmi olmak üzere birçok gelir doğrudan toplamaya başlamışlardır. Yabancı alacaklılarını tahsil etmek üzere kurulan Duyunu Umumiye zamanla Osmanlı maliyesinden daha güçlü hale gelmiş ve halkı acımasızca ezmiştir.

Türk milleti bu cendereden kurtulması çok zor olmuştur. Bir yanda kapitülasyonlar bir yanda borçlar, 1923 yılında kurulan Genç Türkiye Cumhuriyetinin iki kamburu olarak devletimize ve milletimize çok sıkıntılar çektirmiştir. Nihayet, 1954 yılında son borcumuzu ödemişiz de kurtulmuşuz bu sarmal beladan.

Ve yıl 2018 Milliyet gazetesinin haberine göre; Türkiye Brüt Dış Borç Stoku, 31 Mart 2018 tarihi itibarıyla 466,7 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. Borç stokun milli gelire oranı ise %52,9 olmuştur. Aynı tarihte, Türkiye Net Dış Borç Stoku 303,2 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiş ve stokun milli gelire oranı %34,3 olmuştur.

10.08.2018 tarihi itibarı ile Türkiye'nin 12 aylık cari işlemler açığı 57.39 milyar dolar’dır.

Üretmeyen sürekli tüketen bir toplum olma yolunda hızla ilerleyişimiz...

Lüx ve İsraf’ın doruklarında sınır tanımayışımız.

Faiz başını almış gidiyor olması

Türk lirası dünyanın bütün paraları karşısında tepetakla değer kaybı…

Ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Yeni Ekonomi Modeli'ni” açıklamasının ardından; “Yeni program, bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek.”, demesi.

Alt alta koyun bütün buları…

Sonra toplayın, çıkartın çarpın, bölün…

Ve gelin ürpermeyin, hafakanlar basmasın, korkmayın…

Ne demişti Ziya Paşa:

“Cânan gide rindân dağıla mey ola rîzan

Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde”