DÜŞÜNCE VE DİL ÜZERİNE

Bu yazıyla, okumak üzerine bir seriye başlıyorum. Okumak üzerine konuşmaya düşünce ve dil üzerinden başlamak da benim o iflah olmaz sol beynimin eseri. Kafamın mühendis yanından... Ya da belki burcumun başak olmasından...

Okuyabilmek için bir şeylerin yazılmış olması gerekir. Ve yazılması için de dile dökülmüş olması. Onun için de düşünülmüş olması gerekir. Yani okumamızı sağlayan düşünmemizdir. Peki düşünceyle dilin ilişkisi nedir acaba?

Buna bir süredir kafa yoruyorum. Kendi kişisel gözlemim, düşüncelerin dille çok yakın ilişkide olduğu hatta aynı şey olduğu yönündeydi. Gözlerimi kapattığımda görüntüler gelmez mesela kapalı gözlerimin önüne. Karanlıkta düşünceler vardır sadece.

Ama araştırdıkça, düşünce ile dilin birbirinden farklı olduğuna ikna oldum. Birkaç kesin delil var: Mesela hayvanlarda dil olmadığı halde düşüncenin ve iletişimin var olması. Bizimkine göre daha ilkel seviyede olsa da düşünceleri olduğu kesin. Ve bu, dilsiz bir düşünce.

Bir başka kanıt da Sapiens öncesi insansıların beyinlerine yönelik araştırmalarda “dile ait beyin gelişmelerinin oluşturduğu kafatası içi izleri” gibi dile dair bulgulara rastlanmamış olması. Öyle görünüyor ki bilim ve din, güncel insanı insan yapanın dil olduğunda uzlaşıyor.

Yani insan, düşünceyi dile dökebilerek gerçek anlamda insan oldu.

Ve o insan uzun süre Toplum 1.0 ve Toplum 2.0 modlarında yaşadı. Yani avcı toplayıcı ve sonra da köylü/göçer olarak. 2.0'a geçişi sağlayan neolitik devrim yani tarım ve hayvancılığın icadıydı. Ama şimdi konumuz Toplum 5.0'a yolculuğumuz değil. Bu bahse geçmemin sebebi, Toplum 3.0'a geçişi sağlayan şeyin yazı olması. Küçük topluluklar halinde organize olabilen insanın Toplum 3.0'ın imparatorluklarına geçmesini sağlayan şey yazı oldu.

İnsanların gördükleri şeyleri sözel olarak anlatmaları, hayallerini sözel olarak ifade etmeleri, düşüncelerini dile getirmeleri bir yere kadar etkiliydi. Yazının icadıyla sözel kültürden yazılı kültüre geçiş mümkün oldu. Böylece uzun mesafeler arasında ve geniş zamanlar arasında iletişim mümkün oldu. Dilin yazılı hale gelmesi o kadar büyük bir olgu ki, sadece bu kavram üzerinde bile çok sayıda akış yazılabilir.

Düşünceden başladık, dile ve oradan yazıya geldik. Okumaya yaklaşıyoruz.

Okumayı sevenlere ve onlar için okunacak şeyler yazanlara selam olsun.