Durum Raporu - Referandum

Hızla akıp giden gündem içerisinde bir nebze suyun kıyısında durup seyretmek ve olan biten hakkında tespitler yapmak gerekiyor. Aksi halde bunca keşmekeş içerisinde neler olup bittiğinden habersiz bir şekilde gündemin kısır döngülerinde sıkışıp kalabiliriz.

Öncelikle 16 Nisan’da yapılacak olan bir referandum var. Diğer maddeler bir yana, Türkiye’nin yönetim şeklinin bundan sonra nasıl olacağının belirleneceği bir referandum bu. Normal bir ülkede sıradan sayılabilecek bir değişiklik bizim ülkemizde neden bu kadar büyük tartışmalara neden oluyor diye soranınınız ve bu soruya kendince farklı farklı cevaplar verenleriniz vardır.

Değişikliğe evet denilmesi gerektiğini söyleyenlerin tezleri, Türkiye’nin kuruluş aşamasında yaşadıkları ve o günlerden bu zaman kadar ülkenin başından geçenler tek tek düşünüldüğünde hiç de yabana atılacak tezler değil. Halktan kopuk anayasalar, yöneticiler, iktidarlar, kurulan koalisyonların ülkeyi sürüklediği ekonomik ve sosyal krizler, kısır siyasi kavgaların kaybettirdiği enerji, her on yılda bir yaşanan askeri müdahaleler, kısa süreli siyasi hükumetler, bürokrasinin gizli hâkimiyeti, istikrarsızlık vs.

Ama evet cephesinin öne sürdüğü başka bir tez daha var ki bence yukarıda saydıklarımdan daha da önemli geliyor bu cepheye. O da Türkiye’nin bundan böyle, kendisini şimdiye kadar gizli veya açık bir şekilde yönetmiş ve bir nevi köleleştirmiş olan, başı dışarıda kolları içeride olan bir nevi uluslararası vesayetten kurtulacak olması ve bu referandumun tam bağımsızlık yolundaki en önemli adım olduğu tezidir.

Bu tez içi boş bir hamaset söylemi midir? Ergenekon darbe soruşturmaları sırasında ortaya çıkanlar, sonrasında gelen FETÖ operasyonları, 15 Temmuz darbe girişimi ve nihayetinde referandum sürecinde Avrupa ve Amerika’nın takındığı tavır, düşmanca eylem ve söylemleri göstermektedir ki, yapılacak referandum sadece Türkiye’deki yönetim sisteminin değiştirmek anlamına gelmiyor.

Yıllarca ölmemize izin vermeyen ama insanca yaşamamıza da razı olmayan Batı, bizimle ilişkilerini hep yatay bir çizgide tutmuşken, şimdi takındığı düşmanca tavırla bizim referandumumuzda açıkça taraf olmaktan çekinmeyecek kadar gözünü karartmış görünüyor.

Dışarıdan tarafsız olarak olaylara bakan her hangi biri görecektir ki bu referandum göründüğünden çok daha fazlasını ifade ediyor.

****

Hayır cephesinin ise öne sürdüğü tezlerin hemen hemen tümü ispata muhtaç söylemlerden oluşuyor. İçeriğine baktığımızda bu söylemlerin bir çoğunun ustaca gizlenmiş yalanlardan oluştuğu açıkça görülebiliyor. Gerçi hayır cephesinin başını çeken partinin genel başkanı çoğunlukla bu yalanları kendi kendine deşifre ediyor ama yine de kampanyanın yalan ve iftira üzerine kurulu olduğunu halkın bir kısmı tam olarak idrak edemiyor. Bunun sebebi ise kendilerinde var olan Tayyip Erdoğan düşmanlığının basiretlerini bağlamış olmasıdır diyebiliriz.

Hayır cephesi, yukarıda da bahsettiğim gibi sadece yurt içi siyasi oluşumlardan ve gruplardan oluşmuyor. Garip bir şekilde tüm Avrupa ve en son yaşanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı’nın tutuklanması olayıyla Amerika derin devleti de bu cephede yer alıyor.

Bizi şaşırtan şey ise dışarının bu şekilde müdahil olmasının içerideki hayırcı cepheyi hiç rahatsız etmemesi. Tabii ki siyasilerden bahsetmiyoruz. Onlar kendi ikballeri için batıya teşne olmaya dünden razılar da, halkımızın içerisindeki hayırcıların özellikle kendilerine Atatürkçü diyenlerin neden rahatsız olmadıklarını anlamak biraz zaman alacak. Zira yedi düvele karşı savaşan, Yunan’ı denize döken bir neslin torunları olmakla övünenler şu sıralar o “Yedi Düvel”in dümen suyuna girmekten hiç gocunmuyorlar.

***

Tabi bir de arada kalmışlar var. Romantikler diyorum ben onlara. Kafalarındaki ütopyanın gerçekleşmesini bekleyen, yeni anayasa bu beklentilerine cevap vermediği için evet demekte tereddüt edenler güruhu. Ben en çok onlara üzülüyorum.

Hayalin büyüsü gerçeğe çarpana kadar devam eder. Bu çarpışmanın sancısı ise bir ömür…

Bir an önce gerçeklerle yüzleşmeye ve içinde bulunulan şartlar altında karar vermeye davet ediyorum onları.