Bu başlığa verilen cevaplar, ortalama olarak aynılık göstermektedir. Kutsal ve yüce olana bir iltica, zayıfın güçlüden yardım dilemesi gibi çiğ, sığ, aciz, öksüz, yetim ve yetersiz bir tanımlamadır. Hatta gerçek tanımına kısmi oranda muhalif düşmektedir desek dahi yeridir diye düşünüyorum.

Bu başlığa verilen cevaplar, ortalama olarak aynılık göstermektedir. Kutsal ve yüce olana bir iltica, zayıfın güçlüden yardım dilemesi gibi çiğ, sığ, aciz, öksüz, yetim ve yetersiz bir tanımlamadır. Hatta gerçek tanımına kısmi oranda muhalif düşmektedir desek dahi yeridir diye düşünüyorum.

Dua, ne salt bir dilek, temenni, talep ve istektir, ne de bunlardan bağımsız olmak, düşünmek ve geri çekilmek değildir. Ancak dua, çok daha büyük, derin, köklü ve radikal bir anlamı olan ve aynı derece de izahat gerektiren bir konudur.

Bu çarpıcı uyarıyı yaptıktan sonra gelelim çarpıcı ve radikal tanım ve izahatına.

Dua, Mümin ile Kafir arasında ki en bariz, en açık, en çarpıcı farktır !

Dua, Allah'ın yazılı kitabı ile kozmik ve enfisü ayetlerini kavramak, aralarında ki ahenk, insicam, kurallılık, güdümsel ve paylaşımsal çalışma prensibini kavramak ve bütün bu form ile eşgüdüm çalışmaya ortak olmak demektir.

Dua, suyun akışına yüzmemek, akla direnç göstermemek ve aklı, Kuran'ı ve kozmik dünyayı ve onların çalışma prensibini de bir harita gibi kullanmaktır.

Batı, yukarıda ki bahsini yaptığımız çalışma prensibinin önemli bir bölümünü kavramış ve bu prensip ile eşgüdüm çalışma gösterirken, aklı mutlaklaştırma, tanrılaştırma hastalığına düşerek duaya olan gereksinimi hiçleştirmiştir. Böylesi vahim hata dolayısıyla yaptıklarının ukbaya dair bir bakiyesinin olmadığını Kuran müteaddid defalar açıkça zikretmektedir.

İşte bu sebepledir ki Müslüman ile gayrimüslüm arasında ki fark; o muhteşem ahenk, insicam ile uyumu sağlayacak, suyun akış yönüne doğru yüzmenin Allah ve Kitabına muhalif olmak anlamına geldiğini içselleştirecek, Kuran, kozmik denge ve enfüsi kitaplar ile eşgüdüm çalışmanın bir ibadet ve dua olduğunu anlaması gerekmektedir.

Aklın son derece önemli, anlamlı ve değerli olduğunu kabul edecek, ama aklın da bir sahibinin olduğunu ve dolayısıyla bu aklı bahşedenin bununla bir muradının olduğunu kanıksayacak ve bu muradın doğrultusunda hal, hareket ve eylem içerisinde bulunacaktır. Bunu yaparken de Dua ediyorum zannıyla açıp elleri salya sümük ağlamak olmadığını da rahatlıkla görecektir.

Allah'ın matematik, fizik, kimya, biyoloji ve daha bir çok disiplin eliyle konuştuğunu ve orada ki söylediklerini Kuran da ki söylemleri ile orantısal kullanarak bu dilin daha yalın, net ve alani şekilde kavranması ve deklere edilmesi işleminin bir dua olduğunu kavraması gerekmektedir.

Dua, bahsini yaptığımız disiplinlerden habersiz olmakla beraber Kuran ile alakasızlık ve enfisü alem ile irtibatsızlık halinde olup elleri havaya açarak dilek ve temenni içerisine girmek olmadığını kavramakla birlikte barbarlık, ilkellik olduğunu ve dolayısıyla İslam ile alakasızlığını idrak ve itiraf etmektir.

Batı, aklı mutlaklaştırıp Tanrıyı devre dışı bırakma hatasına düşerken, Müslümanlar da aklı devre dışı bırakarak yapay bir Tanrı türetmiş ve bütün işlerini maliyetsiz halletme hatasına düşmüşlerdir. Her iki anlayış, inanış ve uygulamanın ne dinsel ve ne de rasyonel bir açıklaması zaten yoktur ve dolayısıyla bir taraf sağa bir diğeri de sola devirmiştir inanç ve araçlarını.

Camilerden, minarelerden sala ve salavat okumaların İslam ve onun dua anlayış ve öğretisi ile alakasının olmadığını ve daha da ötesi bir istismar öğesi niteliğine büründüğünün özellikle altını çizmek istiyorum.

Müslüman, Batı'nın bilimsel ( !) hegomanyasını elinden almadıkça ve Tanrısız bilimin dünyayı getirdiği noktayı yine dünyaya göstermediği sürece kozmik dünya ve insan can çekişmeye devam edecektir.

Ancak!

Akıl, tezekkür, tedebbür, ilim ve bilim harmanından bağımsız bir dua anlayışını hakim kılmaya çalışan bir başka sakat anlayışın dünya hakimiyeti, Batı hakimiyetinden farksız olmayacak ve dünya bir başka can çekişmenin orta yerine teslim olacaktır.

Dua, salya sümük ağlamak değildir!

Dua, Allah'ın üç kitabının içeriğine nüfüs etmek ve bu insicam üzerine eyleme geçmek ve sonrasın da bir tefekkür içerisine girmek demektir.

Dua, Allah'a iş havale etmek, Tanrıya maaşlı memur muamelesi yapmak demek değildir.

Dua, Kuran ile zerre kadar alakası olmayan kimi söz, fiil ve figürleri serdederek İslam, Müslüman ve Kuran'a hakaret etmek ve istismar etmek hiç değildir.

Bilmiyorum anlatabildim mi?

Anlamış olanlara hitaben, BUYRUN DUAYA….