Üç büyük tartışmayı anlattığım önceki yazım da, tüm Müslümanları etkileyen savaşların ve tekfir etmenin üzerine kurulu tartışmaları özetle anlatmıştım.

Üç büyük tartışmayı anlattığım önceki yazım da, tüm Müslümanları etkileyen savaşların ve tekfir etmenin üzerine kurulu tartışmaları özetle anlatmıştım. Üç büyük tartışmanın niteliklerinde günümüzde dördüncü büyük tartışmanın (Dördüncü dalga tartışma), demokrasi ve laiklik bağlamından, Müslümanların kuracağı islam’ın amaçlarına uygun devletin nasıllığı üzerine olduğunu belirtmiştim.

Halifenin seçimi ve yetkileri konusundaki tartışmalar ana akım Müslümanlar (ehli sünnet) arasında, Hz Osman’ın şehid edilmesinden sonra, Hz Ali’nin halife olması ile birlikte başlamıştır. Hilafet konulu tartışmalar, Hz. Hasan’ın 6 aylık süre sonunda halifelik görevini bırakıp Hz. Muaviye’yi halife olarak kabul etmesi ile asrı saadet döneminde fiili olarak son bulmuştur. Hilafet konulu teorik tartışmalar ise “Ana akım Müslümanlar, devletin hiç olmamasındansa, zalim sultanın yönettiği ülkede isyan etmeden yaşamaya razı olmayı kabul etmesiyle son bulmuştur. Hilafet tartışmaları en sonunda; Müslümanların yönettiği ve yönetildiği ülkelerde devlet başkanlığı veya halifelik makamının; krallık olarak, babadan-oğula miras kalan bir yetki şeklinde devam etmesi Müslümanların tamamına yakın çoğunluk tarafından, kabul edilmek zorunda kalınmıştır. İlim kitaplarında halifelik babadan-oğla geçmeyen yönetim sitemi, sultanlık ise babadan-oğla geçen yönetim sistemi olarak tanımlanmıştır. Yani halifelik seçiminden liyakat asıl, sultanın seçiminde kan hısımlığı belirleyici olmuştur.



İslam medeniyeti, krallık yönetim sistemlerinin uygulandığı ülke coğrafyalarındaki Müslümanlar tarafından inşa edildi. İslam coğrafyasının dışındaki ülkelerde de krallık yönetim sistemi uygulanırken, daha sonraları yöneticilerin seçimlerle belirlenmesine geçilmeye başlamış ve liyakat ön plana geçmiştir. Batı da Cumhuriyet ve parlamenter sistemlerle yönetilen ülkeler çoğaldı. Devlet başkanının çeşitli usullerle seçimler belirlendiği ülkeler de sanayi büyük bir hızla gelişti, ekomonileri güçlendi. Sanayi devrimininsonucunda, kısaca batı olarak nitelendirilen, batı medeniyeti kuruldu. Batı medeniyetinin devletleri, islam medeniyetinin devletlerinin savaşlarda yenmeye başladılar. Gelişen sanayilerine ham madde ve insan gücü sağladılar. Yenilen ve sömürge haline getirilen islam medeniyetinin halkları, kendi devletlerinin yenilmesinin sebepleri üzerinde tartışırlarken, en büyük tartışma konuları islam ülkelerindeki yönetim sistemleri ve islamın yaşama uygulanma şekillerinin doğru olup olmadığı olmuştur. Özet olarak, Dördüncü dalga tartışma, batının sanayi devrimi sonucun da, islam ülkelerini yenilgiye uğratmasından sonra ortaya çıkmıştır.

Olayı tersinden yorumlarsak, eğer bizler, babadan oğula geçen yönetim yetkileri sistemi ile kurduğumuz medeniyetin ortaya koyduğu güç ile bu gün ki dünya da çok güçlü bir devletler topluluğu olsa idik, bu yönetim sistemlerinin doğru kurup kurmadığımızı ve şeriat denilen, islamın yaşam ile ilgili kurallarının doğru olup olmadığını veya doğru uygulanıp uygulanmadığını tartışmayacaktık. Kısacası tüm bu tartışmaların nedeni, önce Hindistan islam imparatorluğunu ve sonra Osmanlı imparatorluğu yıkılması sonucunda, islam ülkerinde yaşayan milletlerin tamamına yakının sömürge devletlerinin vatandaşı olarak yaşamak zorunda kalmıştır. 1923 yılında dünyada sömürge olarak yaşamayan tek bağımsız Müslüman ülkesi Türkiye Cumhuriyeti idi. İşte yönetici erkin belirlenmesi ve yetkilerinin ne olduğu tartışmaları da, yönetim sistemlerini babadan oğla geçen sultanlık sistemi üzerine kuran söz konusu bu devletlerin yıkılması ile alevlenmiştir. Yenilgiler başladı, yönetim sisteminin nasıl olması tartışmaları da başladı.

Selametle kalın.