Bugünlerde Doğu  Perinçek'in İran'daki İslam'i Uyanış Konferansına Türkiye'yi temsilen katılması çok konuşulmaktadır. Tabi ki insanların şaşkınlığı İslami  Uyanış kongresine Türkiye'deki bir sol hareketin ve İslam ile ilgisi olmayan bir kişinin katılmış olmasından dolayıdır.

Bugünlerde Doğu Perinçek'in İran'daki İslam'i Uyanış Konferansına Türkiye'yi temsilen katılması çok konuşulmaktadır. Tabi ki insanların şaşkınlığı İslami Uyanış kongresine Türkiye'deki bir sol hareketin ve İslam ile ilgisi olmayan bir kişinin katılmış olmasından dolayıdır.

Bu şaşkınlığı yaşayanların yazışmalarını okuduğumda olayı tiye almaktan öte bir yoruma geçmediğini "Mücahit Perinçek" alayından başka bir şey yazmadıklarını gördüm ve üzüldüm.
Öyle bir ülkeyiz ki hem dinamiklerimizi bilmiyor ve hem de ülkemizin önemli siyasi aktörlerinin bağlantılarını, fikirlerini ve planlarını bilmiyoruz. Dolayısıyla analiz yapamıyor, olaylar karşısında şaşkınlık içinde kalıyor ve sürekli geride tepiniyoruz.
Halbuki bu bilgilere sahip olduğumuzda olayla ilgili hiç bir şaşkınlık yaşamamış olacaktık ki ben şaşırmadım ve yorumlara gülerek baktım.

Aslında biraz da bizim İran'ı konumlandırdığımız yerden de kaynaklanmaktadır şaşkınlık. Biz İran'ı radikal islam devleti olarak düşündüğümüzden onun Türkiye'deki uzantılarılarının ve iş birliği içinde olduğu partilerin de bu fikre sahip partiler olacağını düşünerek resmin bütününü görmüyoruz. İran'ın Fars emperyal siyaseti, şiayı yayma misyonerliği ve Şah İsmail rüyasını görmüyoruz...

İran, bilinenin aksine Türkiye'deki sol örgütlerle, partilerle ve özellikle Alevi kitleye hitap eden parti/STK ve örgütlerle çok yoğun ve yakın bir ilişki içindedir. Onların üzerinden Alevi potansiyele ulaşmaktadır ve bu Alevileri kendine bağlama, onların üzerinden Türkiye üzerinde pozisyon alma, elini kuvvetlendirme girişimi yapmaktadır.

Daha önceki yıllarda da yazdım ama kimsenin dikkatini çekmedi. İran'ın Alevi dedelerini otobüslerle İran'a götürdüğünü, Kum'u ziyaret ettirdiğini tüm masraflarını karşıladığını söylemiştim. Türkiye'den İran'a bu kesimden çok yoğun insanların götürüldüğünü söylemiştim. Tüm bunlar turistik bir ziyaret olmayıp ciddi anlamda bir şeylerin alt yapısını kurma çalışmasıdır. Unutmayın ki Yemen aslında Zeydi Şiasına mensupken İran'ın bu şekildeki çalışmaları sonucu bir kısmı Caferi şiasına geçti ve bugün Yemen'de zeydi ile Caferi şiası arasında iç savaş yaşanmaktadır. İran, şia ve alevi kartını kullanarak bu topraklar üzerinden güç devşirmeye çalışmakta, Şah İsmail'in Şah Kulu projesini gerçekleştirme mücadelesi vermektedir.

İşte işçi partisini ve Doğu Perinçek'i de bu zaviyede düşünmek gerekir.

İran, aslında yıllardır İşçi Partisine ve Doğu Perinçek'e yakın durmuştur. Bakmayın onların 90 yıllardaki Hizbullah saldırısına uğramalarına. İşçi Partisinin kongresine Lübnan Hizbullah Partisinin genel sekreteri konuşmacı olarak gelip konuşacak kadar yakın bir ilişki içindedirler. Çünkü İşçi Partisinin bünyesinde çok yoğun bir Alevi kitle vardır ve bu kitleye de onların üzerinden ulaşılacaktır.

İşte Perinçek'in İran'a davetini de bir anlamda bu şekilde değerlendirmek gerekir ki İran'ın İslam'i uyanıştan kastının da aslında şia uyanışı olduğunu ve İran'ın Fars Emperyalizmi için kullandığı bir ayak olduğunu da unutmayalım.

Bu arada İran'ın Avrasya grubunda olması Çin ve Rusya'ya da yakın olmasını da göz önüne alalım. Ayrıca bu planlamaların da Kraliçe'nin yeni dünya düzeninin bir parçası olduğunu da düşünelim..

Şimdilik bu kadar...