Doğu Akdeniz savaşı ve S-400'ler

Türkiye’nin 572 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak 3 trilyon dolarlık doğalgaz rezervlerini, S-400’leri ve Doğu Akdeniz’e hücum eden petrol kartellerini kaleme almaya çalıştım. Yazının ilk bölümü S-400 ile Türkiye’nin bölgesel stratejik gücünü artırması, ikinci bölüm Doğu Akdeniz Doğalgaz ve Petrol parsellerinin mahiyeti, ve son bölüm Petrol Kartellerinin Doğu Akdeniz çıkarması şeklinde olacaktır.

TÜRKİYE’NİN S-400 STRATEJİSİ

Son dönemde dünyadaki bir çok savaşın akıbetini hava harekatları belirliyor. 1974 Kıbrıs harekatında Türk Hava Kuvvetleri Lefkoşa-Hamitköy-Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine 64 hava indirme harekâtı yaparak savaşın akıbetini değiştirmiş ve bu hava indirme operasyonları Kıbrıs harekatının omurgasını oluşturmuştur. Şayet düşman kuvvetlerinde güçlü bir hava savunma sistemi mevcut olsaydı, bugün savaşın kaderini belirleyen o hava indirme harekâtlarımızın belki de hiç biri başarıya ulaşamayacak ve ordumuz Kıbrıs’ta büyük bir yara alacaktı.

1991 yılında Saddam Hüseyin’in Irak ordusu kara kuvvetlerinde 5.000'e yakın tankı vardı. Bu tankların büyük bir çoğunluğu yeni nesil modern tanklardı. Fakat buna karşılık Irağın orta veya uzun menzil bir hava savunma sistemi olmadığı için, 91'den 2003 yılına kadar Irağın kara ve hava unsurları sistematik olarak vurularak zayıflatıldı. Ve Amerika 20 Mart 2003'te Irak'a girdiğinde ülke 45 günde düştü. Karadan ne kadar güçlü savaşırsanız savaşın. Denizden ne kadar güçlü savaşırsanız savaşın. Topraklarınızın üzerinde uçan bombardıman uçaklarını ve topraklarınıza yönelmiş düşman füzelerini engelleyemediğiniz sürece tüm savunma hattınız çökertilir.

Hava Savunma Sistemlerinin en güçlüsü diyebileceğimiz S-400’lerin bu manada önemi de ortadadır. S-400’leri telaffuz ederken “Büyük bir stratejik üstünlük!“ tanımlamasını kullanmamızın gerekçesi ; Yeni Nesil bir hava savunma sisteminin mutlak caydırıcılığı. 400 km mesafeden her türlü füze veya uçağa kilitlenip, 250 km öteden tüm hedefleri bir cerrah titizliğinde milimetrik olarak vurabilecek, sesin 14 katı hıza sahip, saatte 18.000 km hıza ulaşabilen, Türkiye’yi doğudan batıya adeta çelik kubbe gibi koruyacak yeni nesil bir savaş makinesi.

S-400’lerin kurulumundan sonra Türkiye’nin askeri olarak bölgesel daimi güç olması da şüphesiz kaçınılmaz bir durumdur. Bir örnek verecek olursak S-400’leri en aktif kullanacağımız yer Doğu Akdeniz ve Suriye olacaktır. Türkiye isterse dilediği zaman Suriye’nin kuzey hava sahasını uçuşa Kapatabilir ve şayet Türkiye’nin koyduğu uçuş yasağı ihlal edilirse (hayalet uçaklar dahil) havadaki uçan nesneler kesin olarak vurulup imha edilebilecek. Böylece Türkiye’nin Suriye’deki vilayetlerinde üst düzey güvenlik sağlanabilir. Sistem Ege’ye kurulursa bütün Yunan Hava Sahası kontrol edilebilir.




Elbette böylesine mutlak bir stratejik üstünlüğün Türkiye’nin kontrolüne geçmesi başta Amerika ve Avrupa olmak üzere tüm bölgesel aktörleri Türkiye’ye karşı olumsuz bir tavır almaya sevk etti. Bana kalırsa mesele sadece S-400’lerlede sınırlı değil. Türkiye’nin dünya siyasetinde güçlenmesinin önüne geçemedikleri için her türlü yola başvuran batı, son koz olarak ekonomik manipülasyonlar üzerine yoğunlaştı. Birlik olursak, üretirsek, inanırsak onlara karşı gelebiliriz.

DOĞU AKDENİZ ve KARADENİZ’DEKİ GAZ HİDRAT YATAKLARI
Geleceğin yakıtı olarak görülen bor ve toryumdan sonra Türkiye, zengin gaz hidrat potansiyeli ile adından sıkça söz ettirmektedir. Karadeniz ve Doğu Akdeniz dünyanın sayılı gaz hidrat yataklarından en önemlisi ikisi konumundadır. Açıkçası Karadeniz ve Doğu Akdeniz’in dibinde savaşlar çıkarabilecek büyüklükte bir servet yatmaktadır.

Karadeniz, Ege, Akdeniz ve Marmara Denizi ile yaklaşık 7 bin kilometrelik kıyı uzunluğuna sahip olan ülkemiz, bir denizci ülke olarak denizlerindeki enerji, maden ve endüstriyel hammadde kaynaklarını sonuna kadar araştırmalı ve bu kaynakları çıkararak değerlendirmelidir. Bakınız sadece Doğu Akdeniz’deki toplam hidrokarbon yataklarından Türkiye’ye 572 yıllık enerji sağlanabiliyor. Bunun çok daha fazlası da yine Karadeniz’de mevcut.

Gaz hidratlar, zengin yataklar halinde bulunmaları ve içerdikleri çok büyük metan hacmi nedeniyle gelecekteki en önemli enerji kaynağı dır. Çok daha temiz ve güçlü bir yakıt olan gaz hidrat'ın önemi önümüzdeki yıllarda daha da artacak, ve gaz hidratlar büyük bir ihtimalle petrol-doğal gaz rezervlerinin tükenmesiyle dünyanın gelecekteki enerji kaynağı olabilecek ve petrol şirketlerinin yerini sonunda hidrat şirketleri alabilecektir.

Uzmanlar tarafından yapılan tespitlere göre; Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasındaki Levant Havzasında 3,45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol, Yine Nil Delta Havzasında yaklaşık 1,8 milyar varil petrol, 6,3 trilyon metreküp doğalgaz ve 6 milyar varil sıvı doğalgaz yatağı mevcut. Kıbrıs Adası çevresinde de 8 milyar varil petrol yatağının dışında Heredot olarak adlandırılan Girit’in güney ve güneydoğusundaki alanda ise toplam 3,5 trilyon metreküplük doğalgaz bulunduğu tahmin ediliyor.

PETROL KARTELLERİNİN DOĞU AKDENİZ ÇIKARMASI
Son tahlilde batılı petrol vampirlerinin odak noktası Suriye iken, Filistin Devletinin kuzeyinde trilyon metreküplük doğalgaz yataklarının keşfedilmesi tüm dikkatler bir anda Doğu Akdeniz’e çevrildi .

2010 yılından bu yana araştırmalar hızlandı. Bu süreçte, Kıbrıs Adası çevresinde yaklaşık 8 milyar varillik petrol rezervi ve Girit Adası'nın güneydoğusu ve akabinde Kıbrıs Adası etrafında 3,5 trilyon metreküplük doğalgaz tespit edildi. İşte tam bu noktada Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi batının tüm hesaplarını altüst etti. Nitekim bu sözleşmeye göre, Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz yataklarında kıyı devletler, yani Mısır, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Lübnan, Suriye, İsrail ve Filistin söz hakkına sahip.


Genel çerçeveden olaylara baktığımızda “Doğu Akdeniz ve Ortadoğu petrol ve doğalgaz rezervlerinin zengin olması, bölgelerin istikrarlı olmamasının temel nedenidir. Bu bölgede anlaşmazlıkların ortaya çıkmasının temel nedeni, enerji kaynakları bakımından zengin olmasıdır.

Bölgeyi ele aldığımızda; Kıbrıs adasının güneyinde ABD Texas Houston merkezli Noble Enerji ve İsrail’li Delek Drilling Firması konsorsiyumu ilk bulgularına göre, doğalgaz potansiyelinin 147 milyar m3 olduğunu ortaya çıkardı. Ayrıca, Fransız Total Enerji, İtalyan ENİ, Koreli Kogas ve Rus Novatec şirketlerinin Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz potansiyeli ile yakından ilgilendiği bilinmektedir. İsrail’in Tamar ve Leviathan bölgelerinde 950 milyar m3 doğalgaz bulunmuş bu doğalgazın sahibi de Kıbrıs’ta olduğu gibi İsrail-Amerika ortaklığındaki Noble-Delek firmalarıdır.

Fakat Türkiye Doğu Akdeniz’i Amerika-İsrail’li petrol vampirlerine bırakmaya niyetli değil. Bu manada en somut adımlarımızdan biri Kıbrıslı Rumlar adına adanın açıklarında yeni doğalgaz araştırmaları başlatacak olan İtalyan şirket Eni’ye ait bir sondaj gemisi Türk donanmasına ait gemilerce engellendi.

Türk savaş gemilerinin engellemesinin ardından Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Amerikalı Rockefeller'ların ExxonMobil şirketi Amerikan donanmasından 6. Filo tarafından korunarak Doğu Akdeniz'deki 10. Parsele geldi. Ve burada çalışmalara başladı.

ABD, İtalya, Fransa, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Rumlar Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye göz dağı vermek için iki haftadır askerî tatbikat yapıyorlar! İngiltere Hava kuvvetleri 138 savaş uçağını Güney Kıbrıs’a getirdi. Akdeniz’de; ABD’nin uçak gemilerinden Harry Truman, USS Roosevelt ve USS Donald Cook adlı modern destroyeri ile toplam 12 muharip gemisi var. Rusya’nın ise 25 savaş gemisi bulunuyor. NATO üyesi Fransa’nın Doğu Akdeniz’de Charles de Gaulle adlı uçak gemisinin yanı sıra 2 fırkateyni, bir denizaltısı yer alıyor. Bölgede ayrıca İtalya’nın ve İngiltere’nin 2, Kanada, İspanya, Belçika, Portekiz, Yunanistan ve Hollanda’nın ise birer savaş gemisi seyir halinde.

Umarım birileri Amerikalı ve Avrupalılara “ Biz Türklerin savaştan korkmadığını aksine gerektiğinde dünyanın şah damarını kesmekten büyük bir memnuniyet duyacağımızı” anlatır…

İstiklal Gazetesi Yazarı / Muhammed Yasir Yaman