DİNİN DEĞİŞMEZLERİ

Son sözümüzü en başında söyleyerek kimi işgüzar kesimin kendince göndereceği salvoları da yazımızın hemen başın da diskalifiye edelim. Evet, Dinin değişmezleri vahiy kaynaklı olması dolayısıyla pek tabidir ki değişim gösteremez ve değişmezler arasındadır.

Bu minvalde hareketle her ne kadar yazımızın başlığı Dinin değişmezleri gibi atılmış olsalar da, mesele Dinin kendisi de değildir. Mesele, kendi düşünce ve inanç dünyasında ki kimi katmanları Dinin kendisi zannederek bunlara dair kati ve kırmızı çizgiler koyanlar ve çizgilerin kendileridir.

İşte bu çizgilere ve sahiplerine dair bir kelam eylemeye durduğunuz vakit öfke nöbetleri geçirmeye, düşünce dünyasında ki katmanları Din üzerinden konumlandırarak kendisini savunma ve taarruz etme meyilli göreceksiniz.

Zordur bu kalıntı ve tortulardan kurtulmak. Yıllara dayanan inanç şeklini bir de atalarından görmüşlüğü ile desteklemiş olan bu güruh, kendince yeteri bir referans oluşturmuş ve sizleri de bu inanç ve görüş etrafında kenetlenmeye davet etmektedir.

Böylesi ketum bir duruş karşısın da yapılabilecek pek fazla bir şey de kalmıyor maalesef. Kozmik bir gizem taşıyorlar sinelerinde ve bu kozmik ve gizem dolu tılsım, onların inanç ve varlık gayelerinin de ta kendisi anlamındadır. Haliyle onların kırmızı çizgilerine dokunmak demek onların varlıklarını ortadan kaldırma girişimiyle eşdeğer hal arz ediyor.

Onlar için birer fettan konumundasınız ve dolayısıyla her türlü öteleme, iteleme ve dahi tekfirle karşı karşıya olduğunuzu bir cebiniz de saklı tutun. Zira beklenmedik bir durum değildir.

İnanç ve düşünce dünyasına öylesine keskin bir sadakat içerisindedirler ki, sizin her türlü girişimlerinize ajitatif bir takınmaktan, sizi ve sözlerinizi provake etmekten de zerre kadar imtina da etmeyeceklerdir.

O sığ, dar ve hacimsiz dünyalarından çıkmak, çevreye bir göz atmak, sözleri dinleyip en güzeline tabi olmak bir kenara, kök söktürmeyi marifet sanan güruhtur aynı zaman da. İslam’ın zangoçları olan bu zümre, Din zabıtası kesilmiş ve Dinin kendi doğruları ve tekelleri altında olduğu zehabına kapıldıklarından hareketle kasıp kavurmayı da bir vecibe addetmektedirler.

Bütün bunlar sebebiyledir ki işlenmemiş ham bir toprak, işlenmiş olana nazaran daha verimlidir, daha kolaydır ve daha efektif sonuçlar vermektedir. Zira işlenmiş olanın köklerinde ki yabani ve zararlı olanları temizlemeden ve nadasa bırakmadan yapılacak her girişim kısır, verimsiz ve haliyle çok ciddi bir çabaya karşın sıfır mahsule denk gelecektir.

Bütün bunlardan hareketle Din algılarımızı, düşünce ve ibadet anlayışımızı yeniden ve daha bir bilinç kuşanarak vahyin kendi ışığı ve ısısı altında çek etmek en elzem hareket olacaktır. Algılılarımız, bildiklerimiz ve aşinalıklarımızın bir çoğunun kocaman bir sıfıra tekabül etme olasılığı her ne kadar can yakıcı olsa da, Dinin kendisine katacağımız yalan ve yanlışların yakıcılığının yanın da hiç kalacaktır.

Çıkılan yol, varılmak istenilen hedef salt iyi niyet varyantı ile varılabilir ve pozitif sonuçlar elde edilebilir bir yol değildir. Ana enstürmanlarını vahyin kendisi, akıl, bilim ve tecrübenin oluşturmadığı sürece, beyhude ve sıfır sonuç doğuracaktır.

Her taşı, üstelik uygun olanı uygun yapıya özenle yerleştirmek, insana dönük bir ruh sahibi olmak, çok yanlı ve çok yönlü bir özellik barındırmak aslolan değerler arasındadır. İnsanı duyumsamak, duyarsamak, saygınlık içerisinde söz hakkı vermek, verirken yargılardan sıyrılarak istifade bilinci kuşanmak, varılmak istenilen hedefin yollarını kolaylaştırmanın yanı sıra kısaltacaktır da.

Duygular Din değildir. Bilindik ve alışıla gelmiş nice şeylerin zaman içerisin de hükümsüz olduğuna, yıllar evvel ki doğrularımızın nicelerinin yerin de yeller estiğine hepimiz kendi hayatlarımız içerisin de sayısızca şahit olmuşken, bunca tecrübe yaşamışken hala ketum davranış göstermek ve türedi kırmızı çizgiler ileri sürmek, gelişimin önünde ki en büyük engeldir.

Mesele Dinin değişmezleri değil, mesele kendi değişimimize direnç gösteriyor olmamızdır…