OSMANLICA zengin Türkçedeki tehâvün kelimesi önemsememek, hafife
almak, aldırış etmemek mânalarına gelir.
Kelime kullanılmıyor ama mânası bakidir. Müslüman halkın bir kısmı
namazı hafife alıyor… Dinî ve imanî konuları hafife alıyor.
Bunun suçu ve vebali halka mı aittir? Halk elbette kabahatlidir ama
suçun büyüğü bilenlere aittir. Bilenler bilmeyenleri uyarmış,
aydınlatmış, bilgilendirmiş olsaydı; islamî, imanî, Kur’anî konular
hafife alınmazdı.
İlmihalini öğrenmek, namazı kılmak, İslam ahlakının emir yasak ve
öğütlerini hayata uygulamak konusunda niçin bu kadar gevşeklik var?
Bunun birinci sebebi Müslüman yığınların hızla dünyevîleşmesi,
sekülerleşmesi, laikleşmesidir.
Bunca İmam-Hatip mektebine, ilahiyat fakültesine, okullarda sözde
din dersleri verilmesine, iktidarın siyasal İslamcıların elinde
olmasına rağmen dindarlık geriliyor. Namaz kılanlar, oruç tutanlar
azınlığa düştü.
On milyonlarca Müslüman içinde, kendine yetecek derecede ilmihalini
bilenler yüzde kaçtır?
Diyanet’in büyük bir bütçesi var, bir ordu kadar din görevlisi var,
her yerde cami var ama…
1924’te ilk İslam cumhuriyeti yıkılıp yerine Hahambaşı Hayim
Nahum’un ve Sabataycı çömezlerinin planladığı vesayet rejimi
kurulduğu zaman, İslam’ı önce şiddet ve devlet terörü ile kazımak
istemişlerdi. Hattâ bir ara İslamı kaldırıp yerine Protestanlığı
getirmeyi düşünmüşlerdi. İslamı büsbütün kaldırmak, bitirmek,
kökünü kazımak projesinde başarılı olamadılar.
Sonra kaleyi içinden feth etme, İslam’ı mihraptan yıkma metodunu
uyguladılar, dinin içini boşalttılar.
Derin güçlerin planı şudur: İslam yine ism ve resm olarak kalacak,
ölenler yine camiye getirilip namazları kılınacak ama Ehl-i
Sünnetin yerine Fazlurrahmancılık getirilecek. Ümmet birliği
yıkılacak, on milyonlarca Müslümana sağlam din kültürü
verilmeyecek, musalli Müslüman sayısı azaltılacak, musallâ
Müslümanları çoğaltılacak. Şeriatsiz, fıkıhsız, light, ılımlı,
hayattan ve tatbikattan kopmuş bir İslam türetilecek.
Ehl-i Sünnet Müslümanları tek bir Ümmet halinde bulunmadıkları,
başlarında bir Halife olmadığı, Ümmetin teşkilatı ve hiyerarşisi
bulunmadığı, şifahî kültür hâkim olduğu için şer güçlerinin bu
planı bir dereceye kadar başarılı oldu.
Müslüman halkın yarısı kadın ve kızlardır. Münafıklar dini onlarla
bozmak istediler.
Elifi görse mertek sanacak cahillerin ellerine, içleri yanlışlarla
dolu mealler ve tercümeler vererek, işte Allahın kitabı, dininizi
doğrudan doğruya ondan öğrenin, siz de kendi hevanıza, re’yinize
göre ictihad yapın, Ebu Hanife de sizin gibi bir insandır, siz
niçin ictihad yapamayacakmışsınız dediler.
Taqiyyeci Mutezile mezhebi mensupları halkın ve gençliğin kafasını
karıştırdı.
Derin güçler, cami imamlığını maaş karşılığında namaz kıldırma
memurluğu statüsüne düşürmeye çalıştı.
Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) sahih hadîslerini Avrupa
Birliği kriterlerine göre ayıklamaya bile kalkıştılar.
Sarıklı Farmason Afganî’yi, ve şu agnostik çömezi Abduh’u
Müslümanları kurtaracak İslam önderleri olarak lanse ettiler.
Sünnet ve hadîs karşıtları, İslam dininin ve Şeriatinin ikinci ana
kaynağını yıkmak için iblisce yayınlar yaptı.
Dine hizmet perdesi ardında mukaddesatı yıktılar.
Bu yıkım sonucunda namaz, iman, önemli dinî konularda tehavün
başladı. Dönme medya en kutsal konuları cıvık bir üslupla
magazinleştirdi.
Ehl-i Sünnet çizgisindeki bazı cemaat ve tarikatlar kötü gidişi
durdurmak için çırpındılar ama birlik olmadıkları için gerekeni
yapamadılar.
Siyasal İslam ilerledikçe dindarlık geriledi.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker hizmet ve faaliyetleri çok aksadı.
Müslümanların şu haline bakınız:
Hürriyet var ama İslam medreselerinin açılmasını isteyen yok.
Hürriyet var ama tasavvuf tarikatlarının açılmasını isteyen
yok.
Hürriyet var ama gerçek İslam mektepleri açan yok.
Müslümanların, günde bir milyon bayi satışı olan güçlü gazeteleri
yok. (Bayi satışı yirmi bin adet, taşıma suyla değirmen döndürme
dağıtma satışı yüz binlerce… Onları kasd etmiyorum.)
Müslümanların bayi satışı yarım milyon olan haftalık ciddî bir
dergileri yok.
Müslümanların Dâvet ve İrşad Teşkilatı yok.
Müslümanların, Şeriata ve fıkha uygun Zekat Sandığı yok.
Müslümanların bir “İslamî Plan ve Proje Teşkilatı” yok.
Müslümanların, tek bir Ümmet ve onun başında tek bir Halife olması
için yoğun ve genel faaliyetleri ve propagandaları yok.
Ümmet birliği, teşkilatı, hiyerarşisi yok ama bin kadar birbirinden
kopuk bağımsız hizip, fırka, cemaat, tarikat, grup, sekt, klik,
baronluk var.
Bir yığın gavs var… Hazretü’l-Hazeratın, Muhteremlerin, uçanların,
keramet saçanların haddi hesabı yok.
Her yıl islamî hizmetler için milyarlarca dolar harcanıyor ama
dindarlık geriliyor.
Bin kişilik İmam-Hatip okulunda yüz kişi namaz kılıyor, buna feryat
eden yok.
Halkın büyük kısmı başı boş kalmış.
Ümmet yok, İmam yok, dört başı mâmur bir kurtuluş plan ve programı
yok, İslam medreseleri yok, İslam mektepleri yok, tasavvuf
tekkeleri yok, küfür medyasından daha güçlü bir İslam medyası
yok…
Ucuz islamî edebiyat çok ama nice hizmet yapılmıyor.
Dinin içinin boşaltılmasına seyirci kalırsak, yıkılan enkazın
altında biz de helâk oluruz.