Kur’ân’daki sıralama Mü’min, Müslüman, münafık şeklinde... “Bedevîler «İman etdik» dediler. De ki: «Siz îman etmediniz amma, (bari) müslüman olduk deyin. İman henüz sizin kalblerinize gir(ib yerleş)memişdir... (Hucurât Suresi 14. âyet)

Kur’ân’daki sıralama Mü’min, Müslüman, münafık şeklinde...

“Bedevîler «İman etdik» dediler. De ki: «Siz îman etmediniz amma, (bari) müslüman olduk deyin. İman henüz sizin kalblerinize gir(ib yerleş)memişdir... (Hucurât Suresi 14. âyet)

Âyet, mü’min ile Müslümanı açık şekilde anlatır. İman henüz hançereden inip kalbe yerleşmemişse, kişi Müslümandır lâkin mü’min olamamıştır...

Mü’min kayıtsız şartsız, (dünyevî) karşılık beklemeden iman edendir. Hattâ öyle ki, evliyâullah Cennet beklentisini bile kerih görmüşlerdir..

Bir de münafıklar var. Bunlar dışarıdan Müslüman hattâ mü’min görünür lâkin kankalarıyla başbaşa kaldıklarında kalplerindeki marazı açık eder, “biz onlarla dalga geçtik..” derler.

Kimi İslâm âlimleri kâfirden daha eşed (kötü) görür bunları. Cumhur ülema ise, Müslüman sayılacaklarını fakat münafıklık belirtisi taşıdıklarını söyler..

Nitekim sütten çıkmış ak kaşık gibi hális muhlis mü’min bulmak, hasseten ahir zamanda son derece zor... Günümüz Müslümanlarının ekserisinde yalan dahil büyük-küçük günahlardan hakkıyla kaçınan pek kalmamıştır!.

* * *

İçtimâî (sosyal, toplumsal) tasniflerde ise, yukarıdan aşağı derekelere; sırasıyla dindar, muhafazakâr ve dinci sıralaması yer alır.

Dindar, iman ehli (mü’min) olup, imanının gereklerini yerine getirmeye samimi olarak gayret eder. Dinin direği beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, gücü yetiyorsa hacceder ve zekât da verir. Allah korkusu ile asla yalan söylemez ve büyük küçük tüm günahlardan kaçar.

Muhafazakâr derekesine inenler ise, dinden vazgeçmemiş lâkin dindarlar gibi dini güzelce, hakkıyla yaşamaz, günah yahut sevabı önemsemez, kılık kıyafetleri ile dinsizlere benzemekten bile çekinmezler..

Gelelim dincilere... Bunlar İslâmcıdır. Yáni harbi Müslüman değil, Müslüman görüntüsünde; dini şahsî menfaatleri için kullanan ve ekseriyeti münafık tiplerdir...

Dinci yahut İslâmcı tipler siyasal İslâm ile literatüre girmiştir.

Siyaset (politika) sahasında meselâ yalan artık mübah (günah veya sevap değil, sıradan olağan) sayılmaktadır. Hattâ öyle ki, dosdoğru, (yalan söylemeyen) samimi Müslümanlara siyaset sahası men edilmiş gibidir...

İslâmcı ille de siyasetçi değildir. Lâkin siyaset ile mutlak bir ilişkisi vardır. Politikacı olarak partilerde yer almıyor olsa da hasseten iktidar partisi (yahut iktidar adayı parti) ile yakın ilişkidedir.

İslâmcı yahut dinci muhafazakâr bile değildir. Tek ayak üstünde yüz yalan söyler, yalakalık, yağcılık yapar topaç gibi fırıl fırıl döner, hiçbir ilke yahut düstura sahip değildir, büyük ölçüde münafıktır.

Kimi zaman sol cenahtan bize de dinci yahut “İslâmcı Yazar” denimekte.. Bunu şiddetle reddediyorum. Bendeniz, ideolojik olarak İslâm yanlısı değil, Allah’ın dini olarak İslâmdan razıyım. Zaten İslâm ideoloji yáni beşerî bir fikriyat değil, Allah’ın va’zıdır, dindir.

Bendeniz inşá’allah mü’min mertebesinde bir Müslümanım. Benim için i'lây-ı kelimetullah dâvasıdır İslâmı savunmak. O yüzden de hiçbir siyasî parti ile organik bir bağım yok.

Yeri geliyor iyi işlerinde iktidarı tebrik ediyor, takdir hissiyatımı belirtiyorum. Fakat kötü işler yapıldığında da yerden yere vuruyorum aynı rahatlıkla...

Galiba kimi kardeşlerimiz bunu çelişkili buluyor... Oysa bu yazımızı iyi anlayanlar nasıl da suizanda bulunduklarını hemen idrâk edeceklerdir. Bendenizin kimseciklerden ne maddî bir beklentim ne de korkum var. Tek beklentim taksiratım için duâdır. 05.10.2019