Devlet ve siyasi iktidarlar ile FETÖ arasındaki ilişki -2

Başlayan davaların geçmiş ile hesaplaşacağı, bu sayede demokrasi standardının yükseleceği, hukukun egemen olacağı, askerlerin batı ülkeleri gibi asıl mevzilerine çekileceği, sivil siyasetin hâkim olacağı düşünülmüştür.

Böyle bir ortamda sivil toplum, demokratlar ve aydınlar bu gelişmeleri başlangıçta genel olarak desteklemiştir.

Özel yetkili mahkemelerin hukuka aykırı bazı işleri bile "bu tip şeyler olabilir, gelip geçicidir, düzeltilebilir, mesafe alınması demokratik adım atılması ve büyük bir hesaplaşma içerisinde küçük hata olabilir" düşüncesiyle desteklenmiştir.

Bütün bunların bir cemaat operasyonu olduğu, temelinin haksız olduğu su yüzüne çıkana kadar toplumun geniş kesimleri gelişmeleri desteklemiştir.

Özel yetkili mahkemelerin cemaat egemenliği sağlamak için haksızlık yaptığı ve cemaati egemen kılmak için devlet sitemine sızan Truva atları olduğunun fark edilmesi üzerine bu davalar aldığı desteği kısa sürede yitirip toplumsal tepkiye yol açmıştır.

Türkiye’de 'vesayet' denilen, toplum mühendisliğine duyulan istektir. Askerde ve sivilde olduğu gibi cemaatte de vardır.

Türkiye’de bu cemaat yapılanması vesayetin yeni versiyonudur. Paralel devlet, millet ve devlet üzerindeki “cemaat vesayetidir”.

Bu yeni tip vesayet askere karşı oluşturulan nefret ve toplum algısıyla yönetilmiştir.

FETÖ ve cemaat, TSK'ya karşı hükümeti kendi yanına çekmek için, askerin hükumet yetkililerine karşı suikast yapacağı iddiasını yayarak kozmik odada arama yapmış, başbakana suikast yapacağı iddiasıyla operasyonlar yapmıştır.

Her cemaat operasyonunda hükumete yönelik bir aşağılama veya suikasttan bahsedilmiştir. Başbakan ve bakanlara suikast girişimlerinin önlendiği iddiaları yayılmış, hükumet cemaatin söylediklerine inanmaya mecbur edilmiştir.

Başbakanın evinin yakınındaki bir cami minaresine kazaen uçak çarpması, bazı askeri yetkililerin eşi başörtülü olduğu için bakanlara selam vermek istemediğinden tavır ve davranış geliştirmeleri, cemaatin usulsüz dinlediği kişilerin abartılı, ölçüsüz ses kayıtlarını kamuoyuna servis etmesi askerin hükümeti istemediği ve ihtilal yapabileceği kanaatini kuvvetlendirmiştir.

Örgüt, hükumete karşı karşıya olunan tehlikeyi ileri sürerek toplumu bile bir tür kendisine mahkûm etmiştir.

Operasyonlar sonrası polis ve savcılar el altından medyaya dağıtıp yaptıkları yayınlarda karanlık örgütlerin hükumeti devireceği, suikast yapacağı, sabotajlar olacağı, bunları illegal örgütlerin yönettiği havası ile hükumet algı olarak idare edilmiştir.

Örgüt, polis ve özel yetkili mahkemelerde görevli hâkim ve savcılar eliyle yapmak istediği her şeyi yargı üzerinden usulsüz olarak yaptırmıştır.

FETÖ, kamu idarelerinde ülkedeki bütün kurumlarda hâkimiyet sağlamak üzere kadrolaşmıştır.

Muhtemel bir askeri müdahalede kadrolarının ezilmemesi için tedbirli hareket etmiş 2003 ila 2007 yılları arasında pasif durumda kalmıştır.

Örgüt, 2007 yılından sonra örgütlenmesini tamamlamış, güç dengesini lehine çevirmiş ve operasyon hünerini ortaya koymuştur.

Anayasa değişikliği örgütü devlet içinde çok ileriye taşımıştır ve 12 Eylül 2010 sonrasında artık örgüt kendini devletin tek fiili hâkimi olarak görmeye başlamıştır.

Bu durum 17 Aralık 2013 gününe kadar devam etmiştir.

Devlet yönetiminde yalnızca “ehliyet-liyakat” ilkesi ile hareket edilmeli, başka hiçbir mülahaza etkili olmamalıdır.

Türkiye, sırf ( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen Cıamaatinden olmanın kamuda atama ve yükselmede yeterli tek kriter olduğu bir dönemi yaşamıştır.

Bu örgütlenme dini bir cemaat sanılarak devletin bütün sistemi ve siyasal iktidarlar tarafından kuruluşundan beri korunup kollanmıştır.

Siyasal iktidara gelen bütün partiler, dini cemaat olarak gördükleri yapının kusur ve hatalarını görmezlikten gelmişlerdir.

Bu yapılanma hiçbir zaman ciddi bir araştırma ve soruşturma konusu yapılmamıştır.

İşlenen suçlar hep münferit olaylar kabul edilerek dini cemaat denilen yapı dışında tutulmuştur.

Türkiye'de 2013 yılı sonuna kadar ( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen cıamaatinin her alandaki etkinliği sebebi ile çok büyük bir öfke birikmiştir.

Bu nefretin sebebi her alanda kurulan cemaat egemenliğinin kişileri adım atamaz hale getirmesi olmuştur.

Ticaret ve bürokraside bu cemaatin desteği ve onayı olmadan yükselmek, bir yerlere gelmek mümkün olamamıştır.

Cemaatin desteği, toplumda sempatizan yaratırken nefret de doğurmuştur.

Cemaat desteği ile bir kazanç sağlayan mecburen on kaybetmiştir.

Fayda sağlayan herkesten cemaat bu faydanın diyetini almış, kişilikleri tahrif etmiştir.

Cemaatin okulunda okuyanlar ve başarılı olanlar karar vermek özgürlüğünü bu örgüte teslim etmiştir.

Örgüt kendinden olmayanı ezmiş, kendinden olanı bezdirmiştir.

Bütün bu ezik ve bezik kesimler paralel yapılanmaya karşı tavır alıp hesap sorulması, bu örgütlenmenin gücünün etkisizleştirilmesi için devleti desteklemişlerdir.

( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen cıamaati hayır işi yaptığına, okul açıp öğrenci okutup birçok insana destek vermesine rağmen milletteki nefretin nedenini sorgulayamamıştır.

Gücüne aşırı güvenen, dini siyasetinde ve ticarette kullanan, başkalarını ezmeye kalkan, adanmış cemaatin devlet içindeki kadrolarının örgütlenmesi, artık devletin güvenliği bakımından tehlike haline gelmiştir.