DEVAMLI REFERANDUM MU OLSA ACABA?

Referandum havasına girince siyasilere de bir haller oldu.

“Evet’çiler muhalefetten, “Hayır”cılar iktidardan oy kapma yarışında.

Meclis’teki yumruklar yerini ılımlı ve yumuşak üsluba bıraktı.

Bir yumuşadılar, bir gevşediler, bir uysallaştılar, bir efendileştiler ki sormayın.

Saksı mı düştü başlarına nedir?

Yıllarca yapılan hizmetlere karşı duranlar, AK Parti’nin hizmetlerine teşekkür etme nezaketini bile göstermeye başladılar.

Hatta yıllarca muhafazakar partileri dini siyasete alet etmekle suçlayanlar, referandum propagandalarında, ayetlerden, hadislerden örnekler veriyorlar.

****

“Yüce Rabbimiz ne diyor? Aklınızı kullanmıyor musunuz, diyor. Hem de bir yerde değil, birden fazla yerde söylüyor. Yüce Allah’ın insana verdiği en değerli hazine akıldır en değerli hazine.”

“Bizim dinimiz kadar bilime önem veren ikinci bir din ben bilmiyorum. İlim Çin’de olsa bile gidip öğreniniz diyor sevgili peygamberimiz.”

“Hz. Ali bana bir harf öğretenin bin yıl kölesi olurum diyor.”

“Ne diyor Sevgili Peygamberimiz, alimin ölümü alemin ölümü gibidir diyor. Bu kadar değer veriyoruz bilime ve akla…”

“İstişare yani müşavere, bizim geleneğimizde var; bizim inancımızda var.”

“Madem ki dünyanın en zengin hazinesini yüce Yaratan bize verdi, o zaman düşünmemiz lazım.”

“Kendiniz için istediğinizi başkası için de istemelisiniz.”

“Devlet yönetiminde liyakat önemli, işi ehline teslim etmek önemlidir.”

“İsrail’de ezanın yasaklanması gündemde, tık yok; ben itiraz ediyorum sadece… Yanlıştır diyorum, yapamazsınız diyorum.”

***

Yukarıdaki sözler, bir muhafazakar parti liderine değil, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait.

Arada bir “Anadolu’da derler ya Allah’a reva mıdır?” gibi haddi aşan ifadeler de feminden sudur etse de bu tarz gaflara alıştığımız için onları normal karşılıyoruz artık.

Hoş, Baykal da Peygamber örneği vererek muhafazakar seçmene şirin görüneyim derken çam devirmemiş miydi?

Haşa, “Böyle bir yetkiyi peygambere versen, peygamberi bozarsın” diyen Baykal, sözlerini tevil edeyim derken teyit etmemiş miydi:

“Haşa ne peygamberimize ne başka bir peygambere hakaret etme anlayışı içinde bunu söylemiyorum. Hz. Adem’den bu yana 124 bin peygamber geldi geçti, o 124 bin peygamberi ima ederek bunu söylemiyorum. Benim gözümde peygamberlik, yüksek ahlaki vasıflar ve üstün nitelikler taşıyan örnek bir şahsiyet. Bu anlamda birisini dahi bozar demektir.”

***

Böyle gaflara alıştığımız için çok görmüyoruz artık.

Nihayet yeni sistemde Başbakan’ın olmayacağını öğrenen Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanının görev süresini hala 7 yıl sansa da bazı noktalarda hakkı teslim etmeye de başlamış.

Anayasa değişikliğine hayır derken CHP’yi kapatan 12 Eylül rejiminin yaptığı Anayasayı savunma çelişkisine düştüğünün farkına varmış:

“Şu soruyu sorabilirsiniz bana” diyor, “diyebilirsiniz ki bana, bugünkü sistem mükemmel mi, eksiği yok mu bu düzenin?”

Cevabı da kendisi veriyor:

“Var. Doğruya doğru, eğriye eğri. Bugünkü sistemin de yanlışı var. Yanlış nereden kaynaklanıyor? Yanlış, 12 Eylül darbesini yapan düzenden kaynaklanıyor.”

Ne dersiniz?

Referandum havası devamlı mı olsa ki?