HEYKELTRAŞLIK öğreniyor değildik. Yaptığımız eylem neticede “Onarıcı sohbetlere” katılmaktan ibaretti. Bu yontma konusu nereden çıkmıştı peki. Sadece ben değil diğer dinleyiciler de susmuştu. Her birimiz birer hamuşan haline gelmiştik.

HEYKELTRAŞLIK öğreniyor değildik. Yaptığımız eylem neticede 'Onarıcı sohbetlere' katılmaktan ibaretti. Bu yontma konusu nereden çıkmıştı peki.

Sadece ben değil diğer dinleyiciler de susmuştu. Her birimiz birer hamuşan haline gelmiştik.

Ne gelecek ardından diye umutlandık. Üzerimizden atamadığımız şaşkınlık vardı yine de.

Sükût uzun sürdü.

Gözlerimize bakıyordu. Bizi oradan okumaya çalışıyordu. Ben gözlerimi yere indirdim.

Tekrar etti sözünü.' Evet, dersimiz yontma.'

Başkalarının hayatını dar etmemek için buna ihtiyacımız varmış. Hatta kendi hayatımızı da…

Yaşadığımız tüm zorlanmalar, kısıtlanmalar, bunalmalar, taşıp köpürmeler, taşmalar hep yontulmamış olmaktan ileri geliyormuş.

'Dikkat ederseniz göreceksiniz' dedi. 'Bu cümleleri genellikle kendimiz için değil karşı taraf üzerinden kurarız. Yontulmamış olanlar onlardır.

Kabalar, haytalar, görgüsüzler, saygısızlar, saldırganlar hep onlardır.

Bizde bunların zerresi bile bulunmaz. Tertemiziz, billur gibiyiz. Şahaneyiz.

İşte dostlar bu hislerimiz ve olumsuzlukları sürekli başkasına yükleyişimiz ve kendimizi duru görüşümüz tam da yontulmaya ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.'

Mesele anlaşılmış dersimizin konusunun sebebi ortaya çıkmıştı.

Kaba sabalıktan, görgüsüzlükten, nezaketsizlikten, aşırılıklardan, yobazlıktan, hor görüden, vefasızlıktan, öfkelilikten, suçlayıcı olmaktan, saldırgan dürtülerden, hazmedememe hallerinden kurtulma gayreti bir heykel çalışması değil midir?

Bir yontma işlemidir bu, evet.

Yontuculuktur.

Kendimizi yontmalıyız. İnceltmeliyiz.

İçimizde faziletten büstler ortaya çıkarmalıyız.

Mana kristalinden nurdan heykeller yapmalıyız.

İyilik anıtları dikmeliyiz.

Özümüzdeki hakikati zuhura getirme çalışmasıdır bu. Tekrar etmek gerekirse bir yontma işlemidir.

Bir fark var ki, yonttuğumuz malzeme dışarıda değil içeridedir.

İçimizdedir.

Özümüzdedir.

Bunu nasıl başarabiliriz diye sessiz bir soru sordum içimden. Cevap şöyle geldi.

Merkeze gelerek ve merkezde kalarak. Önün önünde, sonun sonunda olmayarak. Yani ifrat ve tefritten kurtularak.

Evet, sanırım en önemli yontma çalışması bu dengeye gelme konusundaki gayretimiz.

Hepimiz birer yontucuyuz aslında böyle baktığımızda.

Ama mühim olan kendimizi yontmak.

Başkalarını değil.

Bunun için 'Tahsil-i kemalat' gerek bize!

Her konunun bir eğitimi var. Hele günümüzde her küçük maharetin sertifikalandırıldığını biliyoruz.

Ne kadar çok eğitime, kursa katılıp belge alınmışsa o kadar iyi, o kadar bilgilisin demektir.

Genel yaklaşım bu yönde. Teşvik de görüyor.

Yapılmasın mı? Yapılsın elbette, bir diyeceğimiz yok. Tahsilin elbette yararı var.

Şurayı kaçırmamalıyız ki, ilim, beceri tahsilleri, yetenek geliştirme çabaları yeterli mi, değil mi? Buna bakmalıyız.

Eskilerin kemalat dedikleri olgunluk tahsil etmeye ihtiyacımız yok mudur?

Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama benim görüşüm her zamankinden daha fazla olduğu yönünde.

Mesleğinde uzmanlık elde etmiş ama görgü kuralları konusunda sıfır alan birisiyle arkadaş olabilir misiniz?

Dost kalabilir misiniz? Sevebilir misiniz onu?

Ortak olabilir misiniz, birlikte bir yatırımı göze alabilir misiniz?

Her türlü tahsili başarıyla bitirmiş ama kamil olma noktasında sınıfta kalmış biri ile yola çıkabilir misiniz? Yoldaşlık edebilir misiniz?

Sır emanet edebilir misiniz mesela? Kendinizi güvende sayabilir misiniz?

Kemalat noksanı olan birinden iyi bir baba, müşfik bir anne portresi çıkar mı?

İyi ilişki kuran ve bunu sürdürebilen bir eş olabilir mi?

Ego dağlarından huzurun düz ovasına inilebilir mi onunla?

'Tahsil-i kemalat' yapmamış biri ile diyelim ki bu saydığımız hususları yaptınız. Problemsiz sürdürmek mümkün müdür?

Her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenirken, zaman ve imkan harcarken olgunluk eğitiminden uzak kalmamız, yontma işlemini görmezlikten gelmemiz dünyamızı zindan etmekten başka bir anlam taşımıyor aslında.

Bilginin güzeli lazım bize.

Ahlakın zirvesi gerek bize.

İçimiz fazilet ve iyilikler şehri gibi olmalı.

Hak namına, güzellik namına ne aranırsa orada bulunmalı.

Edebin, terbiyenin, görgünün yüceliğinde bir hayat sürmeliyiz.

Bu ise kendimizi yontarak dengeye gelmekle mümkün.

Ümitsizliğe düşmeye gerek yok.

Yontma işlemine nereden başlarsak kar!

Ya Selam!