Bir obadan imparatorluğa yürüyecek olan bir devletin temel taşlarını döşeyen, Ertuğrul Gazi, bakın oğlu Osman Gazi’ye ne diyor;

Bir obadan imparatorluğa yürüyecek olan bir devletin temel taşlarını döşeyen, Ertuğrul Gazi, bakın oğlu Osman Gazi’ye ne diyor;

“Bak oğul! Beni kır, Şeyh Edebali'yi kırma. O, bizim boynumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel ona gelme... Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim; ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz. Baksa da görmez olur. Sözümüz Edebali için değil, şenceğiz içindir. Bu dediklerimi vasiyetim say!”

Ve Şeyh Edebali…

Onun nasihatlerini okurken Osmanlının neden asırlara hükmettiği daha iyi anlıyor insan. Gerçekten de yönetime talip olanlar ve yönetenlerin her cümlesi bir mücevher değerinde olan bu nasihatleri kafaların ve kalplerine kazımalıdırlar.

Ne diyor Şeyh Edebali, Osman Gazi ye;

“Ey oğul, artık Bey’sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoş görmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana...

Ey oğul, Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın.

Ey oğul, İşin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı… Allah yardımcın olsun... Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın! Ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın! Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi değildir. Bütün bilinmeyenler, fethedilmeyenler, görünmeyenler, ancak sen faziletli ve ahlaklı olursan gün ışığına çıkacaktır.

Ey oğul! Ananı, atanı say! Bereket büyüklerle beraberdir. İnancını kaybedersen, yeşilken çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördüğünü görme! Bildiğini bilme! Sevildiğin yere sık gidip gelme!

Ey oğul! Üç kişiye acı: Cahil arasındaki âlime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene…

Ey oğul! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklıysan mücadeleden korkma!” (1)

O nasihatlerin ışığında yürüyen Osmanlı bir obadan üç kıtaya adaletle hükmeden bir büyük imparatorluk haline gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin yükseliş devri… Kanuni Sultan Süleyman, bir an için kurulan bu muazzam devletin akıbetini hayal eder ve "Günün birinde Osmanoğulları inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?" diye derin derin düşünmeye başlar... Bu düşüncesini soru olarak sütkardeşi meşhur âlim Yahya Efendi'ye sormaya karar verir.

Güzel bir hatla yazdığı mektubu Yahya Efendi'ye gönderir. Mektubunda; "Sen ki ilâhi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı?" diye sorar.

Yahya Efendi’nin cevabı gecikmez. Cevap, kısa ve tek cümleden ibarettir: "Nemelâzım be Sultanım!"

Kanuni Sultan Süleyman, Yahya Efendi’nin mektubuna verdiği bu kısa cevabı okuyunca hayretler içerisinde kalır ve hiçbir anlam veremez. Yahya Efendi gibi bir zatın, böylesine basit bir cevapla işi geçiştirmesine şaşırır, üzülür ve Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergâha gitmeye karar verir.

Dergâhta padişah Yahya Efendi’nin mektubuna verdiği bu kısa cevabı için ona sitem eder. Yahya Efendi;“Sultanım sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”, der.

Kanuni Sultan Süleyman; “İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece 'Nemelâzım be sultanım' demişsiniz. Sanki 'Beni böyle işlere karıştırma' der gibi bir anlam çıkarıyorum.” deyince Yahya Efendi neyi kastettiğini açıklar: “Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de 'Nemelâzım', deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler; fakirlerin, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir.” (2)

Bu sözleri duyan koca Sultan ağlamaya başlar. Sonra da ülkesinin kendisini böyle ikaz eden bir âlime sahip olduğu için Allah'a şükreder. Bu türlü ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak oradan ayrılır.

NOT:

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye nasihatlerini içeren levha Bilecik’te Şeyh Edebali türbesinin girişinde asılıdır.

Kanuni Sultan Süleyman bu mektubu bugün için Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.