Onlarca binanın yıkıldığı bir depremde 91. Saatte bile çok güzel haberler aldık. Bu doğru. Peki aynı haberleri on binlerce binanın yıkıldığı bir depremde ne kadar alabileceğiz?

İzmir Depreminin Düşündürdükleri

Onlarca binanın yıkıldığı bir depremde 91. Saatte bile çok güzel haberler aldık. Bu doğru. Peki aynı haberleri on binlerce binanın yıkıldığı bir depremde ne kadar alabileceğiz? İzmir depreminden sonra depremi konuşmak yerine somut adımlar atılmasının gerekli olduğu tekrar ortaya çıktı. Her binaya kimlik kartı verilmesinin ve fay hattı üstündeki binaların taşınmasının planlanması umut verici. İnşallah yine geç kalmayız.

İnsan ister istemez soruyor. Depremde bir bina yıkıldığında sorumlusu kim oluyor? Tek sorumlu müteahhit mi yoksa belediye veya bakanlık da mı sorumlu? Binasında sorunlar gördüğü halde bildirmeyen ev sahipleri mi? Yoksa her binayı test etmeyen devlet mi? Kim ne kadar sorumlu? Suç hepimizde sanırım. Yargılanmalara bir yerden başlandı. Bedel ödemesi gerekenlerin tamamı bu bedeli ödemedikçe bedeli canımızla ödemeye devam edeceğiz.

Uzaktan Eğitimde Üç Öğretmen Tipi

Birincisi; 'önüme mükemmel bir sistem konmadan tek harf öğretmem' diyen az sayıda öğretmen. Devlet internet ve dizüstü bilgisayar versin diye bekleyen bile var. Okulda internetin olduğu akıllı tahtaya 5 MB'lık programı kurmak noktasında bile isteksiz olabilirler. Bu tip öğretmenler yüz yüze eğitimde bile herhangi bir inisiyatif almayanlar. Aslında mili eğitim camiasında yerleri yok. Eğitim dışında bir sektörde çalışmaları daha hayırlıdır.

İkinci grupta öğretmenlerin çoğu yer alıyor. Teknoloji ile ilgili sınırlı bilgiye sahip olup bu sınırlı bilgi ile yavaş yavaş bir şey yapmaya çalışanlar. Uzaktan eğitim vermeyi adeta deneme yanılma yolu ile öğreniyorlar. Ayrıca sürecin çok kısa süreceğini sanıp konsantre olamayan öğretmenler de bu grupta. Bu grup zaman geçtikçe eksiklerini tamamlayıp verimli bir şekilde ders yapmaya devam edebilecektir. Sorunları eğitim ve teknik destek ile çözülür.

Üçüncüsü ise; az sayıda lokomotif öğretmenler. Her şeye rağmen öğrencilere ders vermek için her yolu denerler. Evinin bir köşesini uzaktan eğitim için ofise çeviren de var, öğrenci sorun yaşamasın diye kullandığı tüm cihazları ve internet bağlantısını yenileyen de. Kimisi ise okuldaki tüm arkadaşlarının teknik problemlerini çözmek için uğraşıyor. Bu kategorideki öğretmenlerin tek sorunu ise emeklerinin yeterince takdir edilmemesi.

Öğrenciler Nasıl Öğrenir?

Uzun yıllar önce idi. Bir dershanede öğretmenlik yapıyordum. Cuma günü Cuma namazının hemen öncesi idi. Öğretmenlere ait lavaboların olduğu alanda abdest alıyordum. Tuvaletten bir öğrenci çıktı ve 'hocam niye tuvalet kağıdı koymuyorsunuz bu tuvaletlere' diye çıkışarak gitti. Her şey o kadar hızlı oldu ki doğru dürüst cevap bile veremedim.

Sebebini bilmiyorum ama hayatım boyunca unutamadığım bir diyalog oldu. Soruyu çok alakasız bulmuştum. Şimdi düşünüyorum da çok da alakasız değilmiş. Biz öğretmenlerin hayatı böyle çünkü. Her gün milyonlarca garip soruya muhatap oluyoruz. Ama öğrenciler ancak böyle öğreniyor. Yapacak bir şey yok. Tüm sorularına cevap vermeye de gerek yok.