Değmesin mâ’bedimin göğsüne..

Cumhuriyet yazarı müteveffa İlhan Selçuk, “Harem Çankaya’ya mı çıkıyor?” diye sormuştu.. (19 Aralık 2006) Göbeği değil, sırtı kaşınan yamağı Bekir Coşkun durur mu? O da ertesi gün kustu...

Başörtülü bir cumhurbaşkanı eşinin, onlar için “Kâbe” mesabesindeki Çankaya Köşk’ünde ikamet ihtimaliyle deliriyor, işi namusa dil uzatmaya kadar götürüyorlardı echel-i cühelâ (cahiller cahili, nádân) yaratıklar...

"Ağızlarından taşan", "göğüslerinde saklamakta oldukları" kinin, (aysbergin
görünen kısmı gibi) cüz'i, küçük bir parçaydı... (Â'li İmrân, 118)

İmdi bu echel-i cühelâya biraz bilgi verelim ve sonra asıl konuya, mâ’bedlerimizin gûya neden boş olduğunu anlatarak dine hizmet (!) etmek isteyen “münafıklara”, sözde ilâhîyatçı takıma “Mescid-i Dirâr ehli”ne hadlerini bildirelim...

* * *

Efendim, HAREM Arapçadan dilimize geçmiştir... Anlamı ise, büyük ehemmiyet verilen, can bahasına muhafaza edilen, uğrunda savaşılan namahreme yasak “namus sahası” demek...

“Hürmet”, ”ihtiram”, “muhterem”, “harîm”, “mahrem”, “mahrum” hep aynı “Harâm” (yasak, hürmet edilecek) kökünden.. Etimolojisi “balık ağı” olup, “mâ’bed” (tapınak) çevresindeki dokunulmaz alan demektir.

Akif’in, İstiklal Marşı’ndaki “Değmesin mâ’bedimin göğsüne namahrem eli” teşbihi muhteşemdir. Vatan, namus-u umumî bilinmek gereken, uğrunda can vermeye değer dokunulamaz sahadır...

Anadolu’ya düşman girince “haremimize girdiler” dedik. Çanakkale’deki gibi, çoluk çocuk, kadın bütün millet evlâdı namusumuz için bir lahza dahi tereddüt etmeden cehpeye koştuk...

Yani HAREM bu uçkur ehlinin anladığı gib yalnızca Topkapı Sarayı’nın bir bölümü değil... Zaten malûm-u âlîleri, HAREM DAİRESİ de sultanın âile efradının mukim olduğu, kadınlara mahsus mahremiyet mahallidir.

* * *

Cami senin neyine, namaz kılmıyorsun ki.. Hareme, harîmimize saldıran beyinsizlerden farkın yok nádânlıkta.. Bizden değil, «Mescid-İ Dırâr» ehli münafıklardansın...

Camiler boşmuş, sebebi de şuymuş, buymuş... “Size sizin dininiz, bize bizim dinimiz.. Biz tapmayız sizin taptıklarınıza, siz de tapıcılar değilsiniz bizim taptığımıza...” (Kâfirûn Sûresi)

Ezik İmam-Hatip kaçkınları... İntihallerle (başkalarının müellifatını çalarak) ilim titri almış pespayeler... Sizin nenize gerek cami? Umurunuzda mı mâ’bedlerimizin metruk hali? Onun müsebbibi de dini kenara iten sizin taş mabudlarınız değil mi?

Sizin en sevdiğiniz cami ahır ya da depo yapılmış olanlardır... Daha çok seveceğiniz cami de yıkılmış olanlarıdır...

Camiler Sünnî Müslümanlarındır... 15 asırdır İslâm mabedleridir ve öyle de kalacaklardır... Cami ile kilise binası İstanbul Kuzguncuk’ta ecdadın yaptırdığı gibi yan yana, bitişşik dahi yapılabilir ama aynı mekânda cem edilemez, hele Mescid-i Nebi’de böyle bir uygulama asla olmamıştır...

Alenen yalan söylüyor, meseleyi çarpıtıyorsunuz. Hazreti Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), insanlığın peygamberi olarak Yahudi ve Hristiyanları, hattâ, müşrik putperestleri de İslâm’a dâvet etmiş, bütün insanlık için hidayet rehberi olmuştur...

Peygamberimiz (s.a.v), Yahudi ve Hristiyanların dinlerini yaşayabilmeleri için izin vermiştir ama asla Mescidin bir kısmını tahsis etmemiştir. Siz diyalogcu FETÖ’nün ulusalcı ajanları mısınız yoksa?

#HARBİDEN: Cami Müslüman kilise Hristiyan ibadethanesidir... Münafıklar için bir «Mescid-İ Dırâr» vardı o da yıkıldı... Naş... 28.05.2018