Darbe…

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal sırasında nice değerlerimiz vardı ki, çöpe atıldı. Bir büyük millet ancak bu kadar devasa imtihanlarla isticvap edilebilir. Bu kıymetlerimizden biri Mecelle’dir . Mecelle’de “def’i mefasid celb-i menafiden evladır” şeklinde bir kaide vardır . Bu prensip kadar darbelerden korunmayı ifade eden daha güzel bir darb-ı mesel yoktur herhalde. Yani zararlı olanları uzaklaştırmak faydalı olanları temin etmekten daha önce gelir. Meseleyi darbe hususuna getirirsek; darbeye mani olmak sistemi güzelleşmekten önce gelir. Veya darbeciyi tanımak her şeyden önce gelir. Zira zararlının kuluçka merkezidir darbeci.

15 Temmuz darbe teşebbüsünün sene-i devriyesine doğru yaklaşıyoruz. Bu meşum ve melun teşebbüsle alakalı değerlendirmeler yapılıyor ve yapılacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı 22 Aralık 2016 tarihli konuşmasında feto ile olan mücadelenin “İstiklal Harbinden sonra en önemli olanıdır” demişti.

O tarihte söylemiştik, şimdi yine tekrar ediyoruz; feto ile yapılan mücadele Milli mücadeleden daha zordur ve ağırdır. Bunun tespiti doğru yapılırsa mücadelede muvaffakiyet daha yüksek olur kanaatindeyiz.

Hepimiz biliyoruz ki, 15 Temmuz hain teşebbüsü ilk değildir ve korkarım ki, son da olmayacaktır. Darbelerden emin olmak, mikroplardan emin olmak gibidir. Mikrop daima vardır ve olacaktır. Bünye direncini muhafaza ettiği müddetçe mikropların hareket hattı sınırlıdır. Mesele, mikrobu tanımak ve ayrıca bünyenin direncini artırmaktır.

Hatırlamak lazımdır ki, darbe ve darbe teşebbüsleri Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tevarüs eden bir hastalıktır. Osmanlı’nın genetiğinin bozulma tarihi olan Tanzimat’ın ilanıyla birlikte dış destekli darbeler başlamış, Cumhuriyet’e intikal ettikten sonra tek partili dönemde fasıla verilmiş daha sonra çok partili dönemde tekrar hortlayarak devam etmiştir.

Osmanlı döneminde yapılan darbe ve darbe teşebbüslerinin müşterek hususiyetleri vardır. Bunlardan en mühimi olanı şudur; darbecilerin temel hedefleri müesses nizamı yıkmaktır. Mithat Paşa’dan Mahmut Şevket Paşa’ya kadar bütün darbecilerde aynı zihniyeti görmek mümkündür. Mithat Paşa’dan söz etmişken tekrar hatırlatmak ihtiyacı duymaktayım ki, bu darbecinin adı halâ bazı mekteplerimizde niçin berdevamdır merak ederim.

Cumhuriyet dönemi darbe ve darbe teşebbüslerinin müşterek özelliği ise şudur; ilki olan ve ezan rahatsızlığından kaynaklanan 6 Haziran 1950 teşebbüsünden 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne kadar, bütün darbelerin ortak hususiyeti “Atatürkçülüktür”. 2012 tarihinden itibaren, arka planında fetonun olduğu tespit edilen darbe teşebbüslerinde “Atatürkçülük” örtülü olarak icra edilmiştir. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünde ise “Yurtta sulh konseyi” şeklinde “Atatürkçülük” ifade edilmiştir.

Cumhuriyet döneminde irtikâp edilen darbe ve darbe teşebbüslerinin ikinci temel hususiyeti şudur; Bütün darbeler, milli iradeye karşı yapılmıştır. Milli iradenin tecelli trendi, darbecilerin sınır katsayısıyla doğru orantılı olmuştur. Milli irade tecelli ettikçe darbecilerin sinir katsayıları da artmıştır.

Devlet-millet bütünleşmesi darbecilerin kabusu olmuştur. Bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla Cumhuriyet döneminde 2’si gerçekleşmiş diğerleri teşebbüs halinde kalmış 14 civarında darbe teşebbüsü olmuştur. Bu vatan hainleri maksatlarına ulaşamasalar bile milletin ümitlerini kırmışlar ve topyekün milletin müktesebatını 10-15 sene geriye götürmüşlerdir.

Başta ifade ettiğimiz hususu tekrar hatırlatalım; “def’i mefasid celb-i menafiden evladır”.

Başka bir ifadeyle düşmanı tanımak, dost kazanmaktan öncedir.

Akıllı insan dostunu ve düşmanını tanıyandır