İnsanoğlunun kendine ettikleri yanında oldukça mâsum kalan “Korona” nam bir virüsün sebebiyet verdiği dehşetli bir hastalıkla uğraşıyoruz. Ve kolayca damgalıyoruz insanları... Sonuçları ne olur diye düşünen yok!.

İnsanoğlunun kendine ettikleri yanında oldukça masum kalan 'Korona' nam bir virüsün sebebiyet verdiği dehşetli bir hastalıkla uğraşıyoruz. Ve kolayca damgalıyoruz insanları... Sonuçları ne olur diye düşünen yok!.

'Adın çıkacağına canın çıksın' demişler... Ayol duydun mu, Hatice hanımlarda korona varmış...' diye komşuya seslenmesi yeter!..

'Koronalıymış...' Bu damgalamadır. Damgalama, gözden düşürülmek, diğer insanlardan aşağı görülmek, suçlanmak, tecrid, en genel anlamda kötülenmedir...

Miletin ağzı torba değil ki büzesin... Adın 'koronalı'ya çıkmışsa sağlam raporun da olsa kar etmez. Zaten devlet de damgalamıştır... Sağ kalsan bile sabıka kaydına işlendi artık: Korona geçirmiş...

Çocuğun birinde korona çıkmış, apartmanı toptan karantinaya almış devlet. Almassın mı? Hayır derdimiz o değil.

Derdimiz artık o insanların akıl hastaları gibi 'sosyal damgalanma' mağduru olacaklarıdır. Dehşetengiz koronayla birlikte bunu telafuz eden yok... Oysa kültürümüzde 'İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır' denilir...

Koronayla malül insanlarımızın ismen açıklanmamaları gerekirdi. Bilenler de kimseye söylememeliydi. Kendinizi onların yerine koyun... Bugün ona yarın sana... Fakat devlet bile bu konuya Fransız kalıyorsa kime anlatıyorsun, ne anlatıyorsun?

Dünya genelinde (küresel) vak'a sayısı 1.300.000'i aştı. Belki bu rakam 7 buçuk milyarlık dünya için pek büyük değil ama görüldüğü gibi küresel panik için fazlasıyla yeterli pandemik salgın... Can tatlı, herkes hayatının en büyük korkusunu yaşıyor!

Biz yalnızca 'sosyal mesafe'yi konuşurken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 'sosyal damgalanma'yı da ele aldı: 'Bu vak'anın (gelişim ve sona eriş) süreci zarfında her birimizin stres, endişe, korku ve yalnızlık hissetmesi kesinlikle tabiîdir... Lakin lütfen paniklemeyin ve hastalara «korkunç zombilermiş gibi» bakmayın...' diyorlar…

* * *

Adam aksırıyor. Müslüman olan 'elhamdülillah' der, Allah'a hamd eder. Onu duyan da 'yerhamukallah' (Allah sana merhamet etsin) demiş olur. Aksıran kişi 'yehdina ve yehdikumullah' diyererek, bu duaya 'Allah bize ve size hidayet (kurtuluş, selamet, afiyet) ihsan etsin' karşılığını vermiş olur. Bu dualaşmaya TEŞMİD denilir, sünnettir.

Adam olsak, 'damgalama' yerine bunu yapabiliriz. Aksıranın 8 metre uzağından bile rahatça sesinizi duyurmanız mümkündür.

Sıra kendine gelmez zannedenlerce damgalama, öcü (zombi) muamelesi yapılıyor mağdurlara... Korona olmadıkları halde, 65 yaş üstü büyüklere yapılan çirkinlikleri bile gördük Müslüman Türkiye'de...

Sağlık çalışanlarını alkışlıyoruz. Yalakalığı bırakın, sizden köy olmaz, kasaba olmaz... Elin gavuru 'sosyal damgalama' yapmayın diyor, Müslüman Türkiye'nin manzarası böyle. 'Covid 19 bunları da enfekte etsin' desek olmaz. Allah hepimizi ıslah eylesin...

Dünyalıların dualarında 'Yüce Tanrım, şu zor anlarda Senden başka başvuracak, sığınacak kimsemiz yok, Bizleri affet. Bir daha eskisi gibi olmayacak. Dersimizi aldık ve daha iyiye doğru değişeceğiz. Artık dünya günahsız, daha iyi bir yer olacak, bizi affet...' niyazı var!..

Allah (c.c), ilahî bir istihza ile terbiye ediyor. Yakında 65 yaş üstü ile eğlenen şerefsizler de, 'komşusu açken...' hadîs-i şerîf'ini 'komşusu sarhoşken...' diye sapıkça değiştirip, beyinsizce eğlenen soyu bozuk gazeteci müsveddesi gibiler de yola gelecek...