Cüret Patlaması..

Bu beşincisiydi galiba... Yine bir kamu kurumunda edebsizin biri çıkıp başörtülü bir Müslümana saldırdı...
“Burası Türkiye, sen İran’a git... Burada Atatürk’ün kanunları var, başörtülü olarak burada dolaşamazsın..” gibi laflarla hırlıyor kadın müsveddesi biri..
CHP’li Ekrem İmamoğlu, İstanbul B.B Başkanlığını (içimizdeki birtakım gafiller sayesinde) 807 bin gibi açık bir farkla kazandı ya...
Bunların cüreti tavan yaptı...
Şimdilik kadınlara saldırıyorlar çoğunlukla... Yakında sakallı, cüppeli, sarıklı Müslümanlarla da çatışma başlatacaklar bu kesin...
Bu dinsiz çapulcu takımın cüreti 23 Haziran’la tavan yaptı ve malûm çevreler de ortamın verdiği bu rahatlıkla kırmızı düğmeye basıverdiler...
Nedir o kırmızı düğme? Atlantik ötelerinden birileri bu kırmızı düğmeye basarlar ve böylece “iç savaş başlasın” sinyali gönderilir ilgili merkezlere...
Müslümanlar bunun farkında mıdır? Hayır kesinlikle değildir...
Zaten öyle bir hassasiyet olsaydı Müslüman kesim blok halinde hareket eder, bu imansız çapulcuların iştahını kabartmaz, Müslümanlara saldırı cüretlerini tavan yaptıracak bir sonuçtan şiddetle kaçınırlardı....
Oysa bir milyona yakın İstanbul seçmeni entipüften sebeplerle göz göre göre gidip CHP adayına oy verdi. Belki en fazla 400 bin de PKK aşkıyla HDP sinyalini takip etmiştir.
Böylece Binali Bey de bir milyon ikiyüz bin (rakamla 1.200.000) farkla alacağı İstanbul’u 807 bin farkla kaybetmiş oldu.
Sanıyorum Binali Yıldırım beyefendiyi sonuçlar açıklandığında ağlatan asıl neden de buydu.. CHP’lilerin İstanbul seçmeninin gafletine nasıl bir cüretle cevap vereceğini tahmin ediyordu çünkü...
Esasen AKP’li falan olmaya hiç gerek yok bunu tahmin etmek için. Amerika’daki bir thinktank kuruluşuna sorun onlar bile söyler size...
CHP genleri bellidir çünkü... Ancak iktidar da unuttu bu genlerin hangi kromozomlardan oluştuğunu... Unuttu ki, asıl önlemi bu yönde alacak iken ahmakça bir tutumla tam aksi yönde reformist gayretlerin içine girdiler...
DİB, çoktandır pusulayı şaşırmıştı zaten...
Fazlurrahmancısından, her türlü bozuk; Ehl-i Sünnet itikadına muhalif kesim DİB kadrolarında yerlerini almışlar, üstüne bir de İslâmcı Feminist takıma bol bol makam tahsisi yapılmıştı.
Kadın müftü yardımcıları, kadın müftülerin öncüleri olarak koltuklarına oturtulmuş, bunlardan bazıları camilerdeki kafeslerin kaldırılması için hamleler bile yapmışlardı...
Cuma vaazlarında “camiye çorapsız gelmeyin” diye abuk şeyler anlatan câhil cüheyla takım bir kez olsun “camiye takkesiz gelmeyin, namaz kılarken takke takmak sünnet-i müekkededir” demiyor, ezan okunurken dahi konuşma şehveti ile sürdürülen vaazlarda incir çekirdeği hacminde bir hayırlı lakırdı edilmiyordu...
Çorapsız namaz kılmak Şafi mezhebinde sünnettir. Ve bu beyinsizlerin anlattıklarının aksine, çorapsız olmak hijyene daha muvafık. Zira kimilerinin günlerce yıkamadığı çorapları ile camilere çok daha fazla mikrop girmektedir...
Behey câhil hoca (!) öyle kafana göre takılacağına Müslümanlara abdest aldıktan sonra ayaklarını mutlaka kurutmalarını, ıslak kalan parmak aralarında ekzama (halk diliye mantar) oluşabileceğini anlatsana...
Adam ıslak ıslak ayağına çorabını giyiyor, böylece hem kendi hasta oluyor, hem de kirli çorabındaki mikrobu secde ettiğimiz yerlere yayıyor!
Diyanet her türlü fitnenin merkezi olmuş, akl-ı selîmi terk etmişse mihraptaki imam nasıl akıllı ve muttakî olsun? Bekleyin, o başörtülü kadına hırlayan tipler sayenizde daha çoook artar çok...