Yok yok, öyle akademik formasyon da bir tarih dersi vermek gibi bir niyetim olmadığı gibi, haddimi aşmak gibi bir cüretin altına imza atacak kadar kendini bilmez zümresinden de değilim. Ben, daha ziya de sosyolojik ve siyasi serencama dikkatlerinizi çekmek ve bir takım analizler ve saptamalar yapmak istiyorum.

Yok yok, öyle akademik formasyon da bir tarih dersi vermek gibi bir niyetim olmadığı gibi, haddimi aşmak gibi bir cüretin altına imza atacak kadar kendini bilmez zümresinden de değilim. Ben, daha ziya de sosyolojik ve siyasi serencama dikkatlerinizi çekmek ve bir takım analizler ve saptamalar yapmak istiyorum.

Koca bir asrı devireceğiz birkaç yıl sonra. Dile kolay koca bir asır. Tarihçiler, insanlık tarihi için çok küçük bir zaman dilimi diye tasnif ediyor olsalar da, ben hala kocaman olduğu kanısındayım. Üstelik bu kocaman asrı kısır çekişmelerimize, tarafgir tutumlarımıza, ideolojik tavırlarımıza kurban vererek kendi ayaklarımızı baltaladığımızın farkına dahi varamadığımız koca bir asır…

Oysa biz kırk kardeştik ama birbirimizi hiç tanıyamamışız. Sağcısı kendisini farklı, solcusu kendisini farklı, dincisi farklı seküleri farklı yere konumlandırmış gibi görünse de, yok birimizin diğerinden farkı gerçekliğini bir türlü fark edemedik ve bir türlü kanıksayamadık.

Fark edip kanıksayamadığımız ve bu gerçek tespiti yapamadığımız için, al birini vur ötekine diyemedik. Bu tespit ve saptamayı yapamadığımız için hala aynı yerde ve bir adım gitmeden pedal çevirmeye devam ediyoruz. Tükeniyoruz ve hep birbirimizi hırpalıyor, örseliyor, kırıyor, incitiyor, ötekileştiriyor ama heyhat bir adım dahi ileri gidemiyoruz.

Koca bir asrı objektif şekilde ele alacak olursak eğer, iktidar olmayan ideoloji kalmadığı gibi lider de kalmadı. Çok azı müstesna her türlü ideolojinin ve lider tipolojisinin iktidar olduğu ülkede, bir asrın heba olmadığını iddia edecek kaç aklıselim var?

Kaybettik !

Siyasetçisi ile kaybettik, akademisyenleri ile kaybettik, hukukçusu ile kaybettik. Dincisi, dinsizi, aydını, laik ve seküleri ile kaybettik.

Ülkeye yön veren bütün etkin kurum ve kişilerin zaman ve zemine göre evrilen kişiliksizlikleri sebebiyle kaybettik. Dün, falan iktidarın önünde ceket ilikleyen hukukçusu, aydını, akademisyeni, yazarı, çizeri, sanayicisi, iş adamı filmini, daha sonra ki iktidarların neşvünema bulduğu süreçte de izledik.

Topu hep kişiler üzerine atarak, suçu hep bir takım partiler ve liderler üzerinden kurgulayarak dile getirdik. Oysa fark edemedik ki biz Millet olarak kaybettik!

Partiler değişiyordu ve liderler…

İsimler, suretler değişiyordu ama tek değişmeyen omurgasız, kimliksiz, kişiliksiz vicdansız bir yaşam şekli hep devam ediyordu. Devam eden bu değersiz çark, beraberinde duraksız şekilde kimliksiz yaratıkları üretmeye de devam ediyordu.

Partileri ve liderlerini var eden toplum, parti ve liderinden bağımsız olmaması hasebiyle aynı çanaktan su içiyor, aynı havayı soluyor ve aynı genlerin derin izlerini taşıyordu. İşte bu aynılık, değişen tipolojiye, isme ve kurumsal kimliğe rağmen aslında değişmeyen tek şey olarak orta yerde duruyordu.

Birşeylerin ve hatta çok şeylerin değişmesini isteyen ve bekleyen toplumun statik yapısı, değişmeye dair gösterdiği direnç, değişim taleplerinde ki ciddiyetsizliği, samimiyetsizliği ve niteliksizliği de resmediyordu.

Ne seçen ne de seçilen herhangi bir nitelik farkına sahip değildi. Stadyumda ki seyirciden ve üstelik fanatik bir taraftar olmanın bir adım dahi ötesine geçemeyen bu birliktelik, koca bir asrın da katilidirler.

Mehdi bekleyen bu kafa ve inanç; kurtuluşu, parti ve lidere indirgeyen bu beleşçi mantık, sakat duruşunun, yanlış tavrının, ciddiyetsiz talep ve beklentilerinin farkına varamayıp ivedilikle bir devinim ve dönüşüm içerisine girmediği sürece, gelecek asırların da katili olacağının altını çiziyorum.

Milletin, kendisini değiştirmediği, erdem, ahlak, ciddiyet, samimiyet, ilke ve dürüstlük gibi değerlerin farkına varmadığı ve bu değerlere dört elle sarılmadığı sürecebaşka çıkış yolumuz yoktur. Bir Milleti, devleti ve geleceği tayin edecek olan yegâne değerler bunlar iken, saf, kuru ve yavan ideolojik sloganlar ile çıkış arayan embesiller ile arama kilometrelerce mesafe koymak istiyorum.

Belki bu zümre ile aynı havayı soluyor aynı toprakta yaşıyor olsa da, aynı inanmak ve aynı düşünmeyi iç dünyasında sindiremeyip farklı duranlara selam olsun…