"Başkanlık değil, cumhurbaşkanlığı sistemi”.

"Başkanlık değil, cumhurbaşkanlığı sistemi”.

Başbakan Binali Yıldırım, Rusya’ya giderken gazetecilerin anayasa değişikliği ile getirilmesi planlanan sistemle ilgili sorusunu cevaplandırırken üstüne basarak bu ifadeyi kullanmış.

Her ne kadar getirilmek istenen sistemin zihinlerde uyandırdığı algı başkanlık sistemi ise de Başbakan, sistemin adını koyarken “başkanlık” tabirini kullanmaktan imtina ediyor.

Demek ki bir hassasiyet var.

Bu daha çok MHP’den kaynaklanan bir hassasiyet.

MHP ile varılan mutabakata sadık kalarak “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” tabirini kullanmaya özen gösteren Başbakan, sistemin farkını da şöyle ifade ediyor:

“Cumhurbaşkanlığı sisteminde kanun tasarısını Cumhurbaşkanı veremiyor. Kanunlar teklif şeklinde veriliyor. Teklifleri de milletvekilleri veriyor. Sadece bütçe kanunu teklifi cumhurbaşkanlığı tarafından veriliyor ama cumhurbaşkanlığı neye göre icraat yapacak? Onunla ilgili kararname çıkarma yetkisi var. Aynı zamanda Meclisin de kanun çıkarma yetkisi var. Hangi alanlarda kararname çıkacak, hangi alanlarda kanun çıkacak, onlar belli."

Anayasa değişikliği teklifi 12 madde ile sınırlı. Ancak bu 12 madde içinde geçen “başbakan”, “bakanlar kurulu”, “gensoru”, “sıkıyönetim” gibi yeni sistemde öngörülmeyen kurum ve tabirler başka maddelerde de geçiyorsa o maddelerden de bu ibareler çıkarılıyor, dolayısıyla 12 maddedeki değişiklik, Anayasa’nın diğer maddelerine de sirayet ediyor.

Önümüzdeki günlerde Meclis’e sunulması beklenen, son rötuşların yapıldığı metinde bazı geçici maddelerin, geçiş maddelerinin de olacağını belirtiyor Başbakan Yıldırım.

Yürürlük ve uygulama gibi

Mevcut anayasanın 101. Maddesinin son fıkrasındaki “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” ifadesi metinden çıkarılıyor.

Yani Cumhurbaşkanının ille de partili olması gerekmiyor. Bağımsız birinin de aday gösterilmesine mani bir hal yok. Ancak partili bir aday seçildiği takdirde partisinden ayrılma zorunluluğu ortadan kaldırılıyor.

Getirilen sistem, uygulamada iktidar partisinin adayına (ki büyük ihtimalle genel başkanına) cumhurbaşkanı olma yolunu açıyor.

İlk uygulama tarihi 2019…

Mevcut Anayasaya göre seçilmiş olan ve partisi ile bağlantısını kesen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev süresinin dolmasından sonra.

Erdoğan’ın partili cumhurbaşkanı olarak aday olabilmesini sağlamak için geçici maddelerle geçişi sağlayacak düzenlemeler yapılacak.

Yeni sistem iktidar partisinin adayına avantaj sağladığı kadar muhalefet partilerini de sıkıntıya sokacak bir sistem.

Öyle ya, sadece 2019 seçimleri için değil, genel olarak düşünelim. İktidar partisinin de ana muhalefet partisinin de genel başkanları aday olmuş… Biri cumhurbaşkanlığına giderken, diğeri seçimi kaybetmiş bir genel başkan durumunda kalacak. Tabii bu da partisi içindeki liderlik durumunu zora sokacak.

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş halk oylamasında yüzde 50’nin altında kalma riskine dikkat çekti ama MHP’nin açık desteği karşısında bu ihtimal zayıf görünüyor.

İngiltere ve İtalya’daki referandumlarda çıkan “hayır”lara bakarak Türkiye’deki Anayasa değişikliği referandumunu Erdoğan’dan kurtulma seferberliğine dönüştürme gayretine girenler pek sevinmesinler.

Zira, bundan daha olumsuz şartlarda yapılan referandumlarda halk Erdoğan’ın yanında yer aldı; 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi.

Eğer bir riskten söz edilecekse bu Meclis’teki oylamada olabilir deniliyor.

Her ne kadar Meclis aritmetiğini göz önünde tuttuğumuzda Ak Parti ve MHP’nin Meclisteki üyesi sayısı teklifin referanduma götürülebilmesi için gerekli 330 oyun üzerinde görünse de FETÖ’nün son bir hamle ile “kripto mebuslar”ı devreye sokacağından söz ediliyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kardeşini bile hayrete düşürecek kadar Meclis’teki FETÖ temsilcisi gibi Anayasa değişikliğinin yeterli sayıya ulaşmaması için gayretkeşlik içine girmesi de bu umut yüzünden.

Anayasa değişikliği ile ilgili oylamanın “gizli” yapılması ve “grup kararı alınamaması” onları umutlandıran.

Ama ava giderken avlanmak da var.

CHP’den, hatta HDP’den bile değişikliğe evet verebilecek olan milletvekillerinin çıkması da mümkün tabii.

“Yenikapı”ya gönülsüz giden Kılıçdaroğlu’nun şimdi karşı cepheye geçişini de çok görmemeli.

Ne yapsın gariban, 3 yıl daha götürse bile yapılacak ilk partili Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra koltukta kalabilmesi çok zor çünkü.