Virüs enfeksiyonları hep vardı. Zaman zaman ölümlere de neden oluyordu. Viroloji ve enfeksiyon bilim dalları var ama önünü alamıyor bu sefer kral tacını andıran koronavirüsün. Böylesine bir salgın nasıl, niye oluştu ve tüm dünyayı sardı?

Virüs enfeksiyonları hep vardı. Zaman zaman ölümlere de neden oluyordu. Viroloji ve enfeksiyon bilim dalları var ama önünü alamıyor bu sefer kral tacını andıran koronavirüsün. Böylesine bir salgın nasıl, niye oluştu ve tüm dünyayı sardı? Bilim niye bu çağda böylesine bir acze düştü? Göz önünde olan araştırmacı yazarlar, bilim insanları çeşitli açıklamalar yapıyorlar: Kimi diyor Çin'in ekonomik oyunu. Niye? Çıkış kenti Vuan'ı karantinaya aldı, şimdi en az hasta orada. Ancak Çin'den dünyaya yaydı, ABD bile zora düştü şimdi. Trump diyor ki açıkça Çin virüsü. Bakanın açıklamasına göre bizde de ilk ölen hasta, Çinli bir çalışanından almış virüsü. Ayrıca umrecilerimize de bulaştırdılar, aldık onları karantinaya.

Salgın git gide artıyor. Dünya ekonomisini yönlendirmek isteyen çete, insanları çipleyip hüküm altına alacak yorumları bile var. Düşünün bir kere İngiltere'nin Başbakanı virüse yakalanıyor ve karanlık tablo çiziyor. İtalya, ispanya perişan. Olan bitene bakarak net bir şey söylemek hiç mümkün değil. Lakin dünyaya hükmetme duygusuna kapılıp yüz binlerce canı hiçe sayan bir hesap varsa tutmaz. Niye? Hitlerinki tutmadı, ABD emperyalizmi gittiği yerlerde başarılı olamıyor.

Hesaplar üstünde ilahî bir hesap sahibi var ki kimse o izin vermedikçe ilminden yararlanamaz. İnanan inanmayan herkes bilsin ki yer ve göklerden oluşan evren, ilahî bir gücün kurduğu ilahî bir denge üstünde. O ilahi gücü, somut bir varlığa benzetebilen var mı? Neye, kime benziyor? Başına sarığı, üstüne cübbeyi takıp da sakalı aşağı salarak sanki ben Allah'ın imtiyaz verdiği şeyhim diyenlere hiç benzemediği kesin. Hele beyaz örtülerle kendini özel görüp cinayet işleyen Arap şeyhlerine de hiç benzemiyor. Kimileri de yukarıda Allah var diyor ya yanlış ifade; nerede anar, ürpermeyle titrer hissedersen orada. Ayet-el Kürsî'de yazmıyor mu zaten? Yer ve gökler, bütün evren onun kürsüsünden her zerresiyle görüp gözetilmiyor, koruyup kollanmıyor mu? Her hesap onun değil mi? Hesap ardına düşmek kimin haddine?

Bakara Süresi 155, 156 ve 157. Ayetlere de dikkat: 'Elbette sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz maldan, candan ve ürünlerden eksilterek imtihan edeceğiz. O sabredenleri müjdele! Onlar ki başlarına bir musibet geldiği zaman biz Allah'a aidiz, sonunda ona döneceğiz (İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn) derler. İşte onlar var ya Rablerinin rahmet ve bağışlaması onlaradır.' İlahî gücü doğru anlayıp içinde ürpermeyle hisseden üç halk şairimizin şiirlerine bir bakalım:

1-Cennet cennet dedikleri, Birkaç köşkle birkaç huri, İsteyene ver onları, Bana seni gerek seni!

2- Ben yürürüm yane, Aşk boyadı beni kane, Ne akilem ne divane, Gel gör beni aşk neyledi?

3-Beyler azdı yolundan, Bilmez yoksul halinden, Çıktı rahmet gölünden, nefs gölüne dalmıştır.

Yunus sözü alimden, Zinhar olma zalimden, Korkadurun ölümden,cümle doğan ölmüştür.

4-Bir garip ölmüş diyeler, Soğuk su ile yuyalar, Üç günden sonra duyalar, Şöyle garip bencileyin.

Bu dört şiir Yunus'a ait: 1. Şiir her vaazında cennet vaadi veya cehennem korkusu yayanlara inat sanki. 2. Şiir de Allah aşkının ve ona kavuşma özleminin yansıması. Çıkar var mı, vaad var mı? 3.şiir, Allah yolundan sapma anlamına getirdiği çıkarcılık ve zalimliği, ayette belirtilen Allah'a gitme yolu ölümle ilgilendiriyor. 4.şiir ise Allah'ın ilahî gücü karşısında insanın gurbetteki garipliğini hatırlatmak için. Dünya hayatındaki gariplik, önemsizlik vurgulanıyor.

Mevlam kanat vermiş uçamıyorsun, Şu nefsin elinden kaçamıyorsun, Ruhsati dünyadan geçemiyorsun, Topraklar başına vay deli gönül! Bu anlamlı şiir de Aşık Ruhsatî'nin. İnsanın dünya gurbetindeki aczini ustaca vurgulamış.

Halk şiir geleneğinin günümüzdeki temsilcisi Fatsalı Dursun Ali Akınet de Musa Eroğlu'nun bestelediği şiirinde aynı aczi şöyle vurguluyor: Azrailin gelir kendi, Ne ağa der ne efendi, Sayılı günler tükendi, Yolun sonu görünüyor.

Be de diyorum ki 'Virüs öldürmüş diyeler, Kireçli suyla yuyalar, İnsanlık bu muydu sonun, Hani bilimin soralar.' Milletler birbirine hükmetmek için yarışma yerine uyum içinde el ele ilahî dengenin sırlarını bulma yolunda çabalasa sonuç alamaz mı? Yaradan, var eden ilahî güç zulmeder mi? Açmaz mı bilimin ışıklı yolunu. Ancak acımazsızlığı,hırsı, zulmü, hasetliği ve bunlara dayalı güç hesabını lanetlemiştir, lanetliyor. Hesap üstü hesap malikini tanı ey insanlık!

Ey milletim! Kazanma zamanı değil, dayanışma zamanı. Bankalar, açıklama yaptı kredileri üç ay mevcut koşullarda erteliyoruz diye. Sordum, dediler ki evet erteliyoruz ama 3 aylık ek faizi alarak. Bir diş hekimi devlet bankası diye Ziraatle çalışıyormuş, dedi ki Ziraat ertelemiyor. Oysa Maliye Bakanı, bankalar sözünü tutmazsa BDDK'ye başvurun diyor. Bu ne çelişki böyle? Allah'ım sana sığınıyorum, sen aklımı koru! Milletçe destan yazdık, demokrasi bitmesin diye, 250 şehit verdik. Gerektiğinde hızlı hareket edilsin diye cumhurbaşkanlığı sistemine geçtik. Böyle mi olacaktı? İstanbul depremi millî güvenlik sorunu deniyordu, daha beteri olmadı mı şimdi? Kazanma zamanı mı, el ele vererek kurtulma zamanı mı? Karaborsa, mezar soyuculuğu zamanı mı; ucuzlatma, hibe zamanı mı? Kurtuluş savaşında iki çift çorabının birini askere verdi insanlar, şimdi Cumhurbaşkanı hemen demeli ki 'Üç ay hayatı derin dondurucuya koydum. Yeme içme dışında hiçbir faaliyet yok!Borç alacak yok! Marketler dağıtım yerlerinden, izolasyonlu temsilcileriyle evlere servis yapacak, sokağa çıkmak yok! Açık hava almak için birbirinizden iki metre mesefade bahçenize çıkabilirsiniz sadece. Geçici süre gelir uçurumları da bitti. Herkesin madem ki kireçlenmiş beyaz kefene sarılma tehlikesi var, herkes eşit, boğaz tokluğundan fazlası devletin emrinde.' Destansı lidere yakışan budur, haydi Reis!