CHP’NİN BIRAKTIĞI YERDEN AK PARTİ

Yaklaşık yirmi yıllık bir tecrübe sonrası böylesi vahim bir hatanın içerisine düşüyor olmak, sosyolojik bir araştırma tezine konu olacak bir hata!

CHP’nin, bir asrı aşkın siyasi hayatına yakından bakacak olursak, genel hatları ile Din ve Dindar ile çelişen, çatışan ve kavgalı bir seyir izlediğine tanık olmak, gayet doğal bir hal konumunda. Öyle ki, bu hem siyasetine, hem sanatçısına, hem yazarçizerine ve hem de gazetecisine kadar nüksetmiş iflahı mümkün olmayan marazi bir durumdu.

Türkiye’nin ve Dünyanın sosyo-kültürel değişim ve dönüşümü, CHP’yi de içerisine almaya ve dolayısıyla CHP politikasında köklü değişiklikler yapmaya mahkûm etti. Bu değişim öyle küçümsenir, yenilir yutulur cinsten ve küçüklük içeren bir değişim değildi.

Türkiye’de iktidar olmanın yolu, Ülkenin Dini değerleri ve kültürel kodları ile barışmaktan geçtiği gerçekliği, sindirimi zor olsa da kabul gören bir siyaset anlayışına doğru evrilmeye başladı. Bu siyaset anlayışını tutturmak ve bu anlayışın kabul görmesi için parti içerisinde inatla mücadele verilirken, CHP tandanslı gazeteci ve televizyoncuların kronik hastalığı nüksediyor, Din ve dindara dair iğneleyici yazı, çizi ve söylemleri devam ediyordu.

Ama CHP kararlıydı ve bu doğru siyasetini istikrarlı şekilde devam ettirmenin gelecekte nelere tahvil olunacağını görmüştü. Bir başka deyişle dersine gaye iyi çalışmış, toplumun verdiği ders ve mesajı da gayet doğru anlamış olan CHP, hem parti olarak, hem sanatçıları ve hem de gazetecileri ile birlikte yeknesak bir görüntü vermeye başlamıştı.

Yıllarca uyguladığı siyaset anlayışının ne denli büyük bedeller ödettiğini görmüş olan CHP, bu siyasetten yana mesafeli olduğunu, değişim ve dönüşüm içerisinde girdiğini, eline geçen her fırsatta bütün ülkeye göstermeye çalışıyordu. Bütün bunların sonucunda halk ile arasında ki buzlar eriyor, en hafif tabirle halk, kılıcını kınına koymaya doğru yumuşama gösteriyordu.

Ak parti ise, CHP’nin bu tip siyaset anlayışına sahip olması dolayısıyla karşıtlık siyaseti uyguluyor, CHP geçmişinden dem vurarak önemli bir kitleyi kendi etrafında konsolide ediyordu. Ak partinin kurulduğu süreçten son birkaç yıl evveline kadar önemli bir kitle tarafından satın alınan bu siyaset anlayışı, Ak partiye önemli bir kazanç getiriyordu.

Süreç içerisinde çok çeşitli hatalar yapan Ak parti popülaritesini kaybediyor ve tabanı ile kendisi arasında ki makas farkına engel olamıyordu. Açılan makasa engel olamayan, toparlanma işlemini beceremeyen, yeni, farklı ve çarpıcı söylem ve projeler geliştiremeyen Ak parti, kan kaybetmeye devam ediyordu.

Ak parti sağduyuyu elden kaçırmış, akıl yerine korku ve duygusal bir yoğunluk içerisinde kendisine bir çıkış yolu aramaya koyulmuştu. Rasyonel tüm önerilere kendisini kapatan Ak parti, hata üstüne hata yapmaya devam ederken, yıllarca diline pelesenk ettiği CHP’nin, mahiyet itibarıyla aynı olan hatalarından medet ummaya başlamıştı. Akıl alır gibi değildi. CHP laiklik, çağdaşlık ve modernite gibi üç temel başlık altında kendisini dar bir alana hapsederek yaptığı hataları, Ak parti ise, kendisi gibi düşünmeyen herkesi Dinin dışına atarak yapmaya başladı. Her hareketi, her söylemi ve her muhalif kitleyi ve kendisini hak ve batıl üzerinden tanımlamaya başlayan Ak parti, kendisini inkâr etmeye, kendisi ile çatışmaya doğru yol almaya başladı.

Dinsel tanı ve vurguları daha bir yüksek volümde dile getirmekle beraber, karşı tarafı ise aynı sertlikte ötekileştirip, kabulü pek mümkün olmayan tanımlamalar yapmaya başladı.

Bu tanımlamalar, bu ayrıştırmalar o denli yüksek bir ton ve keskinlik içeriyordu ki, kendi tabanının dahi içine sinmemişti. Aklın ve sağduyunun terk ettiği siyaset anlayışı kendisini dar bir alana hapsetmiş ve sıkıştıkça sıkışmıştı. Bizanslar, Rumlar, Vatan hainleri, Din düşmanları gibi akla zarar kavram ve yakıştırmalar gırla gidiyordu. Bu keskin tanımlar, keskin sirke kabilinden Ak partiyi tüketirken, kendisini çek etmek, nerede hata yapıyoruz demekten alıkoyuyordu.

Zaman daraldı ve bütün göstergeler Ak parti aleyhine görünüyor. Gündemde ki İstanbul seçimlerini kazanma ihtimali pek olmayan Ak parti, korkuyorum ki hırçınlığını artırarak devam ettirecek gibi.

Oysa kendisini çek eden, nerede hata yaptık ve ivedilikle düzeltmemiz gerekenler nelerdir diyerek bu noktalara dair kafa yorması gerekmektedir. Bir de dört buçuk yıllık iktidar oluşlarının imkânlarını doğru kullanır, gerçekçi politikalara dönerse, kendisinin tek alternatifinin yine kendisi olduğunu görecektir.