ÇANAKKALE SAVAŞINDA KÜRTLER

Her yıl çeşitli etkinliklerle andığımız Çanakkale savaşı bize ne anlatıyor? Acaba Çanakkale savaşından gerçekten çıkarmamız gereken dersleri mi çıkarıyoruz? Yoksa devletin halka pompaladığı milliyetçilik ve hamasi nutuklarla mı geçiştiriyoruz? Yakın tarihimizde birçok büyük savaşlar yapıldı. Hatta mukaddes ve harem kabul ettiğimiz hicaz (Mekke/Medine) toprakları bile işgal edildi? Peki neden Çanakkale?

Son yıllarda ülkemizde bazı mahfillerce Çanakkale’nin ulusal mayamız açısından birleştirici rolüne yönelik sistemli bir saldırı ile karşıkarşıyayız. Bu kesimler Milliyetçi söylemlerin arkasına sığınırken aslında ulusal mozaiğimizi parçalamayı hedeflemektedirler. Çanakkale’nin ümmet olma bilincine yönelik olan bu tepkinin mantığında Kürtlerin Çanakkale’de Türklerle omuz omuza savaştığı tezini yıkmaya çalışmaktadırlar. Onlar, Çanakkale’de şehit düşenlerin listesini çıkarıp bunu şehir şehir eşleştirdiklerinde bugünkü Kürt nüfusunun çoğunlukta olduğu doğu şehirlerinden az sayıda insanın bulunmasını kendileri için en büyük delil saymaktadırlar.

Halbuki bu yaklaşım başından beri yanlış bir argümana dayanmaktadır. Çünkü Çanakkale’deki şehit sayımız kadar, bu savaşta bulunmuş fakat savaşın başarıyla noktalanması üzerine başka cepheye kaydırılmış askerlerimiz de bulunmaktadır. Yani biz bu savaşta tüm askerlerimizi kaybetmedik ki şehitlerin isimleri üzerinde bir ayrıştırma yapılsın.

Çanakkale savaşına sadece Türkler değil, Kürt, Arap, Nusayri ve Osmanlı topraklarının her tarafından insan geldi, çarpıştı. Bunun en büyük delil bugünkü mezar taşlarıdır. Fakat bu savaşa katılanları oranladığımızda doğu illerinin sayısı az gözükmektedir. Bunun nedeni doğu illerindeki Kürt vatandaşlarımızın Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devletine yardım etmek istememesi değildir. Çünkü Osmanlı devleti dönemin ulaşım koşullarını göz önünde bulundurarak her cepheye buraya en yakın bölgedeki insanları sürmüştür. Bu nedenle doğu bölgesindeki insanların birinci görev alanı doğu (Kafkas) ve güney cehpesi olmuştur. Kafkas cephesinde de şehirlere göre bir dizilim yapıldığında batıdaki şehirlerin ve Türklerin ilgisinin zayıf olduğu görülür. Şimdi buna bakar Türklerin böyle bir büyük savaşa ilgi göstermedikleri ve Osmanlı devletini yalnız bıraktıkları söylenebilir mi?

Ayrıca, Osmanlı Devleti etnik kimliğe göre bir davranış sergilemediğinden kimin Türk ve Kimin Kürt olduğunun net ayrımını yapamayız. Çünkü dönemin başkenti İstanbul’da hatırı sayılır bir Kürt ve Arap nüfus da vardı. Bu ayrışmayı yapanlar İstanbul’dan gidenlerin hepsini Türk kategorisine koymayı neye göre yapıyorlar. Yani etnik kimliğe göre yapılan tasnif birleştirici değil ayrıştırıcı amaca hizmet etmektedir. Çanakkale, tüm ümmetin varolduğu yegane cephedir.

1.Dünya savaşı bittikten sonra bölgeden rapor veren bir ingiliz muhbiri:
- kürtler bu savaşta (dünya savaşı) osmanlı bayrağının karşısında kimi gördülerse silah attılar. onlar bağımsızlığı hak etmiyorlar ! Bu söz de Birinci Dünya Savaşında Kürtlerin Osmanlı yanında bütün cephelerde savaştığının en büyük göstergelerinden birisidir. Kürtlerin Osmanlı’ya olan bağlılığını inkar etmek tamamen ırkçılıkla alakalı olduğu gibi, bu uğurda şehit olan Kürtlere de saygısızlıktır.

Çanakkale savaşında, savaşı kazanmayı sağlayan 72 ve 77 alayın tamamı Arap, Suriyeli ve Kürtlerden oluşmaktadır. Kürtlerin en büyük sıkıntısı bir çok yerde Arap ve Türk kategorisi içerisinde zikredilmesidir. Çünkü onların etnik aidiyeti kayıtlarda geçmemektedir. Bulundukları şehirlere göre Kürt, Türk ve Arap olarak belirtilmektedir. İstanbul’dan savaşa katılan herkesi ırkçılar hemen Türk sayarken İstanbul’un demografik yapısında bir ırklar mozaiği olduğunu kasıtlı olarak göz ardı etmektedirler. Halbuki İstanbul’da yoğun bir Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Rum ve başka etnik köken bulunmaktadır. Buradan savaşa katılan herkesi Türk saymak da kasıtlı bir çarpıtmadır.

Birinci Dünya Savaşında özellikle Ermenilere ve Ruslara karşı ciddi direniş gerçekleştiren Hamidiye Alaylarıdır. Bediuzzaman’da bu alaylar içerisinde Ruslara karşı mücadele etti. Sultan ll. Abdulhamid’in kurmuş olduğu bu Hamidiye alayları sayesinde Kürtlerin savaşçılık özelliği arttığı gibi, aşiretlerin devlete olan bağlılığı da artmış oldu. Bu olaylar, daha sonra ki dünya savaşında ve milli mücadele etkili oldular. Milli mücadelenin doğuda başlaması, güneydoğunun kendi imkanları ile düşmanı topraklarından atması ve artından batı cephesine yardıma koşmasının arkasındaki güç hep bu hamidiye alayları olmuştur.

Çanakkale savaşı, ümmetin yeniden dirildiği yer olarak görmek gerekir. Tüm ülke içerisinde insanlar büyük bir özveriyle bu savaşa katılmaya çalışmıştır. Çünkü onlar için asıl olan hilafet merkezi İstanbul’du. Onlar biliyorlardı ki Çanakkale düşerse İstanbul’da, halife de düşer. Dini mubin yerlerde sürünür. Bu nedenle Çanakkale savaşı çok etkili olmuştur.