Bilgi bizleri cehaletten kurtarır mı sorusuyla cebelleşip dururken, yine de cahil olduğumuzu düşünürüm. Saf (temiz) olan toplum müşkülpesent cahillere tama etmek zorunda şimdi.

Bilgi bizleri cehaletten kurtarır mı sorusuyla cebelleşip dururken, yine de cahil olduğumuzu düşünürüm. Saf (temiz) olan toplum müşkülpesent cahillere tama etmek zorunda şimdi. Tam da bunun için cehalet dediğimiz şey başka bir şeydi' öyle olmalıydı.

Ülkelerin başkentlerini bilmek, şehirlerin plakalarını ezberlemek, futbolcuların hangi paraya satıldığını biliyor olmak cahillikten kurtarır mıydı bizi? 'Çok kafa yorma aslanım' diyorum içimden ama cevaba ulaşma arzusu farklı bir istenç.

Kurtarır mı kurtarmaz mı diyaloğumu kuruyorum ve aklıma gelen soruların cevabını düşünüyorum içten içe. Fransa'nın en tehlikeli şehirlerinden birisidir? Sorusuna Marsilya cevabını verebilmek, altılı bahiste hangi atın birinci geleceğini tahmin edebilmek adına o atın orijinine kadar takip edip öğrenmek, anlamlı yaşam sürmek miydi yoksa şans eseri mi yaşamaktı? Anlamını bilmedikten sonra yürütülen yaşamın düşler aleminde yaşamaktan farkı yoktur. Anlam bilgisi önemliydi.

Sübhaneke duasının anlamını bilmeyen biri için ha tersten okuması ha önden okuması bir şey fark etmediği gibi, hayatın anlam bilgisini kavrayamamış biri için terslikler o kadar can sıkıcı olmamıştır. 'En azından' bir şey yapmıştır çünkü. En azı da demişken! Bu mesele cahilliğin maymuncuğu bir kelimeydi benim için. Her şeyi kapatıp açar. Susturur karşısındakini bir şey söyleyemez hale getirir. Mal da lükste ve malayani ne tür iş varsa en fazlasını isteyen abartı kültürünün yapı taşları, bireysel ya da toplumsal bir menfaat noktasında örgütsel bir çalışma içinde olmaya görsün. Yüz lirasından çıkarıp bir lirasını verirken muhtaca, vicdan rahatlatmasını gerçekleştirir maymuncuk sözüyle. 'En azından ben yaptım, millet hiç yapmıyor yahu'. Alışveriş ve keyfi meziyetlerde milleti takmayan cahilimiz, o an millet odaklı davranarak duyarlılık taslar. Bu böyledir.

Bugünde gündelik siyasetin hamaset kokan cahil mecazlarıyla karşı karşıyayız. Havalar bir türlü açmıyor. Halk (toplum) bir türlü rahat bırakılmıyor. Toplumsal refah seviyesini arttıracağız demeçleriyle gelen her siyasi figür, despotizmi kendine ilah yapmayı iyi bildi.

*Saf olan toplum, müşkülpesent cahillere tama etmek zorunda şimdi. Onlar da halka; kollektif bilinç meselesini aşılamanın yerine bireyci, kaotik ve narsis düşüncelerini aşılıyorlar. Sonuç olarak cahil distopyasını yaşamak zorunda kalıyoruz.

Her Şey Değişir Mi?

Vicdan yoksunluğu gibi cahilane yaşam sürmekte heyecanlardan uzak ve aynı vicdanın tembih ettiği, o güzelim öğütleri ve yargılamaları özümüzün manevi iklimi ile buluşturmalıydık. İklim değişiklikleri bazen sert geçişlere sahne olurken bazen de farkındalığın verdiği hafif bir lezzetle geçiştirir. Bazen de nerede kaldı bu değişiklik diyerek vakti gelmesine rağmen kışı yaşatır bahar mevsiminde. İşte cahilliğin değişimini buna benzetiyorum. Şu sıralar bahar aylarında esen ılık rüzgarları hissetmemiz yerine kışın sert yüzüne şahit oluyoruz. Havalar kapalı ve ruhlar yorgun. Üzerimizdeki yorgunluğu attığımız zaman çok şeyin değişeceğinden emin olabilirsiniz.