Bürokratik oligarşinin 2019 sabotajı

Ankara'da bir ağabeyimle sohbet ediyorduk. Bana laf arasında bir soru sordu. "Sence bir bakanlıkta kim daha söz sahibidir?" Bende "BAKAN daha büyük söz sahibidir" dedim. Çayından bir yudum alıp tebessüm etti. Şuan hali hazırda 4-5 bakan görmüş hatta birçok hükümetle çalışmış müsteşarları, bürokratları görünce de kurumlar içerisindeki güç dengesini sorgulama ihtiyacı hissettim.

HOŞGELDİN ve GÜLE GÜLE BAKANIM

Şöyle bir real örnekle durumu izah etmek istiyorum; A bakanlığına bir bakan atanıyor. Bakan kurumun işleyişine pek hakim değil. İlk günler tebrikleri kabul ediyor derken makamın ağırlığı kısa süre sonra kendisini gösteriyor.

İmzalanacak bir kucak dolusu evrak Bakan Bey’in masasına yığılıyor. Bakan bey şaşkın bir halde neyi imzalarsam faydalı neyi imzalamamalıyım diye düşünürken bakandan bir hayli ihtiyar olan müsteşar ve bürokrat kadrosu devreye giriyor.

"Sayın bakanım siz hiç merak etmeyin. Biz gereken prosedürleri biliyoruz. Şunlar imzalanırsa hayırlı, bunlar imzalanmazsa hayırlı olur diyerek Bakan’ın etrafında bir güç halkası kurulmaya başlıyor.

Bakan durumdan memnun bir şekilde imzaları, mühürleri seri bir şekilde evraklara konduru veriyor. Yarın olası herhangi bir sorun sıkıntı halinde ise bakan görevden alınıyor. Fakat bakana doğrudan fısıldayan o bürokrat ekip ellerinde çiçek-çikolata ile yeni atanacak bakanı beklemeye başlıyor.

EKİPLER SAVAŞI

Ankara'da eğer siyasi veya bürokratik bir zeminde güç odağı iseniz, mutlaka bir ekibiniz bulunuyor. Bu ekip size bağlı olarak sizin menfaatleriniz doğrultusunda çalışmalarda bulunuyor. Resmi bir tanımlaması yok ancak arkadaş dost şeklinde tanımlamalarla kamufle ediliyor. Ekibiniz ne kadar güçlü ve aktifse sizin de devlet içerisindeki manevra alanınız artıyor. Bir real örnekle burayı da izah edeyim; Oğlunuz arkadaşlarıyla alkol alarak gece yarısı trafikte polis kontrol noktasında çevriliyor. Ehliyet ruhsat soran polise

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Haritadan yer seç, seni dağın başına sürdüreceğim" diyen oğlan Ankara’daki babasına telefon açıyor. Babasının ekibi kuvvetli ise derhal içişleri emniyet derken ortalığı ayağa kaldırıp çocuğu o dakika serbest bıraktırıyor. Ve o yiğit polis memuru ertesi gün haritadaki o yere tayin ediliyor.

Ya da kendisine zıt giden işlerini halletmeyen herhangi birine karşı ekipleriyle baskı kurabiliyor. Ekibi güçlüyse makamda kalma süresi artabiliyor hatta sistem içerisinde yüksele biliyor.

Şimdi soruyorum. Kendini daima var etme uğruna ekipleriyle bürokrasi deki reformlara direnen bu çetelerden hesap sorulmayacak mı? Bu çetelerle en büyük mücadeleyi tek başına sürdüren Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında halk olarak bizim haricimizde kimse durmayacak mı?

Çalışmadığı halde devletin sırtına yük olan, Emekliliği garanti, zammı garanti, hafta sonu tatili garanti, 9 güne varan bayram tatili garanti, işten atılmaması garanti, yasayla dokunulmazlığı garanti... Sayıları 3,5 milyonu aşan 657'ye tabi memur içindeki tembel takozlara hiç dokunulmayacak mı?

İşini doğru yapan devletin işleyişine katkı veren memur, bürokrat ve müsteşarları özenle ayrı tutarak diyorum ki, yukarıdaki garantilere sahip imtiyazlı ve örgütlü bu çetelere daha ne kadar sessiz kalacağız?

Rahmetli Turgut Özal "bürokrasiden şikâyet" edince, neredeyse yok ediliyordu. Kendini var etme ve pozisyonunu koruma söz konusu olduğunda inanılmaz bir savunma içerisine giren bu çeteler bir anda organize olarak devlete ve millete dahi kafa tutabiliyor. Bürokratik oligarşi çetelerinin halka zulmederek 2019 seçimlerini sabote ettiğini açıkça ifade etmek istiyorum.

YANGIN TÜPÜ YOK "MÜHÜRLEYİN!"

Önceki hafta Hatay ve çevre illerde

Yetimhaneler ve çadır kentlerde birçok vakıf ve derneği denetime gelerek hiç yoktan gerekçeler göstererek, yetimhanelere, sağlık kurumlarına ve hatta mescitlere büyük cezalar kesildi. Bunu neden yapıyorsunuz denildiğinde bize gelen emir böyle diyerek devleti zan altında bırakarak, halk ile devletin arasını açmaya çalışan bu çeteler mevcut operasyonlarını halen sürdürmekte.

Geçen yıl 80 milyon TL'nin üzerinde Suriye yardım çalışması yapan bir vakfı ve bazı derneklere kendi inisiyatif ve keyfiyetleri dahilinde sınır çıkış yasağı koyarak engellediler. Türkiye-Suriye sınırındaki binlerce mülteci bu sebeple büyük mağduriyetler yaşadı yaşıyor.

Bizler sayın cumhurbaşkanımızın yanında bu çetelere karşı bir duruş göstererek halkımızın yanında olmaya devam edeceğiz.

Umarım 2019 için yapılan bu sabotajlar etkisiz hale getirilir ve daha birçok konuda milletimize zulmeden bu bürokratik oligarşi çetelerini devletimizin içerisinden temizleriz.