BÖYLE HALK KÜTÜPHANESİ OLUR MU? -2

Bir vilayetimize ait İl Halk kütüphanesi çocuk bölümünde okunmak üzere raflarda bulunan kitaplardan seçtiğim kitaplar, yazarları ve kitabın ilk ve son sayfasından örnekler şöyledir;

Gülsüm Cengiz, Dans Eden Yılanlar.

Gill Pittar, Milly, Molly ve Domuzcuk.

Üzeyir Gündüz, Emoş ile Memoş.

Aexandre Dumas, Monte Cristo Kontu

Sophie Martel, Anais Çok Kızgın.

Çocuklara hitap etmesi gereken bu kitaplarla alakalı değerlendirmemizi maddeler halinde takdim ediyorum;

  1. İlkokul seviyesindeki çocuklar için yabancı yazar tercihi uygun değildir kanaatindeyim. Çocuklarımız öncelikle kendi kültür ve irfanını temsil eden yazar ve muharrirleri tanımalıdır. Henüz kendini tanımakta olan bir devrede başka kültürlere ait unsurların tanınması, karakteri şekillenmekte olan çocukların şahsiyetinin oluşmasında menfi tesir yapar. Yabancı yazarların okunacağı çağ, ilk öğretim seviyesi değil üniversite sonrası dönemdir. İlköğretim seviyesinde sadece Türk-İslam kültürü verilmelidir. Yabancı yazarlar üniversite sonrası verilmeli ve hiçbir dönemde (üniversite sonrasında bile) asla idealize edilmemelidir. Yabancı yazarlardan alınacak bilgi ve görgü olabilir fakat bunlar seçilerek alınmalıdır. Seçme ameliyesi bize ait olan kültür ve irfanın mevcudiyetiyle mümkündür

2.Gülsüm Cengiz’in kaleme aldığı “Dans Eden Yılanlar” isimli eserinin ilk nazarda oluşturduğu algı “dans” kavramıdır. “Dans” kavramı Türk-İslam anlayışında yoktur. Bize batıdan gelen bir unsurdur. Milli Mücadele döneminde Yunanlılar 26 Ağustos 1922’de Türk ordusunu mağlup etmiş olsalardı Ankara’da danslı balo tertip etmeyi planlamışlardı. Milli Mücadelede işgal ettiği bölgelerde halkı katleden ve Büyük Taarruz’da kaçarken geçtiği yerlerde binlerce insanımızı katleden insanların kültürü çocuklarımıza ideal bir kültür olarak verilemez. Türk milletinin bir ferdi olarak böyle bir kültürel figürü reddediyorum. İl Halk kütüphanesinin çocuk bölümünde okunmak üzere raflarda bulunan bu kitabın olmaması gerekir. Bu ve benzeri kitaplar “dans” kültürünün idealize edilmesi anlamına gelir. Münferit olarak “dans” etmeyi hobi edinenler varsa bunlar istisnaidir ve dans kültürü toplumun tamamına teşmil edilemez. “Dans” Türk-İslam kültürünün mütemmim bir cüzü değildir.

  1. Gill Pittar’in kaleme aldığı “Milly, Molly ve Domuzcuk” isimli eserin İl Halk kütüphanesinin çocuk bölümünde yer alması kabul edilemez. İl Halk Kütüphaneleri devlete aittir ve devlet Türk milletini temsil eder. Türk milletinin kahir ekseriyeti Müslümandır. İslam’da domuz menfurdur. Müslüman bir ülkede domuz idealize edilemez. Hele hele İl Halk Kütüphanesinin çocuk bölümünde domuzun idealize edilmesi sadece hata değil ihanete yakın bir davranıştır. Kütüphane raflarında domuzdan bahsedilmesi domuzun idealize edilmesi demektir.

Domuzun reklam edildiği kitabın ilk sayfasında şu cümle yer alıyor; “Farklı görünebiliriz; ama aynı şeyleri hissediyoruz”. Ne demektir bu? Domuz resminin altında böyle bir ifade var. Yani insanla domuz farklı görüntüye sahip fakat aynı hissiyata sahip oluyoruz öyle mi? Bu ifadeleri çocuklar okuyunca “domuz sever” olmayacaklar mı? Domuz sever bir toplum teşkil etmek kimin işine yarar?

Domuzun idealize edildiği kitabın son sayfasında “kavrama etkinliği” başlığı altında bazı sorular tevcih edilmiş, şöyle ki;

“Çiftçi Ömer’in domuzlarının adı ne?”

Ne demek oluyor bu? Çiftçi “Ömer” olduğuna göre demek ki Müslüman. Yani Müslümanların domuz çiftliği oluyor böylece ! Buna ilaveten domuzlar o kadar “kıymetli ki” isimler bile verilmiş onlara !!

İlk okul seviyesindeki çocukların “okumak” için geldikleri İlk Halk kütüphanesinde domuz severlik yapılmış olmuyor mu?

Soruyorum; domuz severlik Türk milletine hangi “çağdaşlık” vasfı kazandırmış olacak? (devam edecek)