BOŞANMAK VE DİNDARLIK

Osmanlı toplumunda “boş” lafı bilinmezmiş. Mesela “boş-ver” kavramının karşılığı yok.

Cumhuriyet dönemiyle birlikte “boşluklar” artınca “boş vermeler de” çoğaldı. Ardından boşanmalar sükun etti.

Türkiye’de boşanmanın sebepleri arasında tarafların (çiftlerin) “dindarlık” algısı da yer almaktadır. Öyleyse “dindarlık” nasıl anlaşılmalıdır?
Dindar hanımlar: “ Evlenirken malına mülküne parasına puluna bakmadım, dindar diye evlendim fakat kadın ruhundan hiç anlamıyor, kendimi yalnız ve mutsuz hissediyorum.” Dindar erkeklerden de: “ Dindar diye (hafız diye, babası hoca diye, Kur’an Kursu eğitimi almış diye, ilahiyatçı diye…) evlendim boy pos güzellik aramadım fakat çok mutsuzum, karım bana çok saygısızca davranıyor, beni hiç dinlemiyor, itaat etmiyor” şikâyetleri çokça geliyor.
Osmanlı sonrası eğitim sistemimizde din-dünya ayrımı olduğundan “dindarlık” meselesi doğru anlaşılmamaktadır. Öncelikle ifade etmeliyiz ki, İslam anlayışında din-dünya ayırım yoktur. Hayat ve insan bir bütündür. Dünya, ahiretin tarlasıdır. Müslüman olan kişi, ahiretini dünyada kazanır. Dünyadaki sorumluluğu nispetinde ahirette mükâfata nail olur.
Bir Müslümanın namaz kılmak ve oruç tutmak gibi vazifeleri şahsîdir ve yapmak mecburiyetinde olduğu mükellefiyetlerdir. Yani bir Müslümanın, yerine getirmesi gereken bu ve benzeri vecibeler, onunla alakalı küllî değerlendirme için yeterli değildir. Bu hususta Hz. Ömer’in şu ifadeleri oldukça öğreticidir; “Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, itimada şayan olduğunu ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına bakıp öyle değerlendirin”.
Buradaki ilk hata, “dindarlık” kavramının yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Bunun da temelinde eğitim sistemimizde tatbik edilmekte olan din-dünya ayrımıdır. İnsanın bir bütün olduğu, her davranışının özüyle bütünleşmesi gerektiği ve inancımızın vicdanımızda hapsedilmeyip realize edilmesi gerektiği hususları bilinmediğinden bu tür hataları düşülmekte ve faturasını milletçe ödemekteyiz.

Dedik ya, Osmanlı toplumunda “boş” lafı bilinmezmiş.

Osmanlı sonrasında; eğitimden ticarete, ahlaktan ibadete her yer “boşaltıldığından” boşanmalar da artmış görünmektedir.
Artık hatalardan dönülmeye başlanması ümidiyle.