Hani, burası Türkiye ve olasılığı dahi olmayan herkes ve herşeyin Neşnünema bulmakla birlikte baştacı edildiği, izzet ve ikrama tabi tutulduğu bir ülkedir. Hal böyle olunca artık en ekstrem olayların bile haber niteliği taşımadığı bir ülke ve duyarsız bir millet oluverdik.

Hani, burası Türkiye ve olasılığı dahi olmayan herkes ve herşeyin Neşnünema bulmakla birlikte baştacı edildiği, izzet ve ikrama tabi tutulduğu bir ülkedir. Hal böyle olunca artık en ekstrem olayların bile haber niteliği taşımadığı bir ülke ve duyarsız bir millet oluverdik.

DEVA Partisi Genel Başkanı Sayın Ali Babacan açıklıyor: 'İktidardan ayrılmam ve görevi bırakmamdan sonra bütün bakanların boş kağıtlara imza attığı ve atılan boş kağıtların bakanların bilgisi dahi olmayan konular ile doldurulup bakanlar kurulu kararları alınmaya başlandı.'

Böylesi bir durum bir Avrupa ülkesinde yaşanmış olsaydı yer yerinden oynar, ardı arkası kesilmeyen istifa zincirleriyle ülke 8 şiddetinde bir depremi yaşarken tüm dünya gündeminde de ayıp sanan olaylar kategorisinde ilk sıraya oturtulurdu.

Böylesi vahim bir olay yaşanmış ve tüm ülkeye deşifre edilmiş olmasına rağmen bir tek utanan, tek bir istifa görmenin mümkün olmamakla birlikte senkronize bir ses veren, toplumsal yaptırım gücünü kullanan halktan da bahsetmek ne mümkün !?

En olmazları, en ayıpları, en utanılası şeyleri dahi kanıksamış bir milletin nasıl yönetileceği sorusu da tüm değer ve esprisini yitirmiş bir sorudur.

Böylesi bir ülke de mesele yönetim tarzı, şekli ve kişilerin kimler olması gerektiği soru ve sorunu da hiç bir ehemmiyet taşımamaktadır. Zira herşeyin en atıl olanına, en kalitesiz olanına, en niteliksiz olanına münasip ve müstehak bir milletin iyiden, güzelden, hak, hakkaniyet, hukuk ve adaletten bahsetmesi ve talep etmesi de ayrı bir ayıp ve utanılası taleptir.

Kendi pratik hayatında hakkaniyeti, adaleti, doğruluğu, yalansızlığı, dürüstlüğü paylaşım ve bölüşümü pratize edememiş bir milletin mevcut utanılası duruma yaklaşım tarzı da pek tabidir ki üç maymun kalitesine benzeyecektir.

Böyle bir yaşam tarzını8 benimsemiş, İslam bir kenara insanlık ile mesafeli bir toplumda yapılacak seçim ve bu seçimden mütevellit değişiklikte öze hitap eden köklü bir değişim olabilmesi de zaten olasılıklar arasında bile değildir.

Böylesi bir seçim ve değişim, gelenin gideni arattığı bir değişim olacaktır ki tam bir asırdır bu filmi izliyor ve izlerken de yine utanma, haya etme, akletme ve ibrat almadan yana araya hayli mesafe koymuş bir milletiz.

Şamar oğlanına dönmüş, bir tarafına esaslı bir tokat yemiş ama diğer tarafını da bile isteye çeviren bir millet halini almışız.

Bakanı, boş kağıda imza atıyor, milletvekili neye ve hangi amaçlara hizmet edeceğini bilmediği yasa tasarısının kabulu ya da reddi için elini kaldırıp indiriyor. Bürokrasi, hiç bir deyim, donanım, birikim ve eğitime tabi tutulmuş değilken önüne konulmuş her türlü evraka imza koyan tipolojilere teslim edilmiş durumdadır.

En alttan en üste varıncaya kadar elbirliği ile ülkemizin altını oyuyor ve kendi kaderimizi kendimiz tayin ederken, sonumuzun hangi ve ne tür drama denk düşeceğini de yazmam gerekiyor mu ?!!