Bizim “Bakara”mız Hangisi?

İsrailoğulları’nın kalplerine yerleşip de onları şirk koşmaya iten şey Mısır’da ve Filistin’e olan yolculukları sırasında görüp de hoşlarına giden buzağıyı tanrı edinme isteğiydi. Ve hatta Samiri’ye aldanıp buzağıyı tanrı edinmişlerdi Allah’ın peşi sıra.

Allah Teâla da onları bir inek (bakara) kesmelerini emrederek sınamış, bunula kalplerinde derinleşmiş olan buzağı sevgisini yok etmelerini istemişti. Ne ki onu bile neredeyse yapmayacaklardı.

Garip geliyor belki bizlere yanı başlarında bir peygamber varken ve gösterdiği mucizelere şahitlik etmişlerken nasıl olup da şirk koşabildikleri. Zayıf bilgi, kuvvetli nefsi arzular, Allah Teala’yı hakkıyla idrak edememek, şeytanın fısıldamalarıyla birleşince hiçbir şey garip gelmemeli.


Şirk mefhumu belki de insanlık tarihi kadar eski. Kadim kavimler Allah Teala’yı hiçbir zaman reddetmemişler ama O’ndan daha alt seviyede ve aracılık ettiklerine inandıkları bir çok kişiyi, meleği, doğa olaylarını ve nesneleri O’na şirk koşmuşlardır. Ve şirk, Allah Teala’nın affetmeyeceği yegane günah olarak ilan edilmiştir.

Şirk, bazen şirk koşulan şeyde görülen büyüklük, kuvvet (Güneş, Ay, Şimşek vs.), bazen Allah Teala’ya yakınlık (Melekler, Peygamberler), bazen ihtiyaçları gidermede sembol olmaları (bazı hayvanlar), bazen de güç ve kuvvet sahibi oldukları vehmedilen varlıklar (cinler)’a ibadet etmek şeklinde ortaya çıkabilmiştir. Bunlar görüleceği gibi açık şirklerdir ve tespiti ve ortadan kaldırılması nispeten daha kolaydır.

Bir de nefsani arzuları, makamı, şöhreti, aşırı muhabbet edilen kişiyi, parayı, kendi nefsini, çıkarını ve bunun gibi şeyleri ilah edinmek var ki, bunun tespit edilmesi de ortadan kaldırılması da çok zordur.

Peygamberimiz Aleyhisselam’ın bu durumu “Karıncanın Safa Tepesi’ne çıkmasından daha gizli bir şirk” olmakla tanımladığı rivayet edilmiştir.

Yusuf Suresi’nin 106. Ayeti “Onların çoğu şirk koşmaksızın iman etmezler” hitabıyla ne dehşetli bir uyarı yapıyor bizlere.

Buzağı sevgisinin İsrailoğulları’nın kabine yerleşmesi misali, bizim kalbimize yerleşmiş ve gizliden gizliye şirke sebep olabilecek sevgilerimiz, muhabbetlerimiz, düşkünlüklerimiz var mı?

Allah rızası söz konusu olsa bile vazgeçemediğimiz, terk edemediğimiz, geride bırakamadığımız bir şeyler var mı?

Bütün güç ve kuvvet O’na aitken, O’na rağmen korktuğumuz, sindiğimiz, bizi desteklemesini ve yardım etmesini umduğumuz başka güçler ve kuvvetler var mı?

Bütün her şey O’na aitken, sahiplendiğimiz, muhtaç olandan esirgediğimiz, O’nun rızası dışında kullanırken Karun edasına büründüğümüz malımız mülkümüz var mı?

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Hasılı, bizim de bir “Bakara”mız var mı, kalbimize işleyen.

Varsa hangisi olduğunu bulup, idrak edip kurban edelim diye yazıldı bu yazı.

Kur’an-ı Kerim’deki kıssalar geçmiş zaman masalları değillerdir HAŞA.

Yeni bir emir gelmeyecek Bakara’yı kurban edin diye.