BİR ŞEY OLMADAN HERŞEY OLANLAR!

Siyaset, gerçekten ateşten gömlek giymek gibidir. Haddinden fazla lezzeti, haddinden fazla albenisi olan, sağladığı çeşitli imkân ve olanaklar dolayısıyla ve kişinin karakteristik zayıflığını da hesaba katarsak, ne oldum delisi üretmek için acaip bir alan.

Siyaset, bu özellikleri dolayısıyla henüz bir şey dahi olmamış/olamamışken her şey olduğunu, çok şey olduğunu zanneden zevatların arz-ı endam eyledikleri bir saha…

Hele de, karakteristik omurgaları olmayanlar veya zayıf olanların arkasında bir tıslama sesi, belli bir şakşakçı zümresi varsa, eyvah! Kim tutar abbası…!

Hele hele de, önlerinde bir barikat, bir duvar yok ise, gelene gidene, önüne her çıkana edepsiz ve adapsız gider yapmaları, benden sonrası kıyamet edaları yok mu!? Aslında nasıl bir karakter/siz olduklarını göstermesi bakımından da hayli değerlidir.

Dedik ya karakter yetersiz !

Dedik ya henüz bir şey olmamış, ham ve çiğ diye!

Ve daha bir sörü necis özellikleri dolayısıyla kalbi, kanını boğazına boğazına pompalamaktadır.

Kimselerin önüne çıkarak, hayırdır bayım! Dememesi, diyememesi ile de küstahlık seviyesi artarken, adam olabilme imkanına devalüasyon yapan zavallı, freni patlamış kamyon ile zücaciye dükkanına giriyor…!

Gözü dönmüş, henüz bir şey olmanın arifesinde ki, henüz bir iki yol almış olmanın sarhoşluğunun verdiği küstahlık ile öfke nöbetleri geçiriyor ve kıt aklı ile birkaç söylem atıp ortaya, tansiyon ölçecek kadar da sivri zekalı…!

Dedim ya önüne kimseler çıkmamış ‘’ hayırdır bayım ‘’ dememiş/ diyememiş olmaları dolayısıyla, sokak kabadayısı fiiline dönüşmesine de ramak kalmış durumda…

Aciz egonun, tatmin olamamış çiğ kişiliğin dolduruşunun, ucuz şehevi dürtü olduğunun farkına varamadığı içindir ki, kendisini arınmış ve arındırılmış kişi sanma zehabı dolayısıyla on binlerce fit yükseklerde geziniyor hadsiz ve çapsız…!

Her hali, her tavrı, her söylemi ile ajitatör bir küstahlık gösterisi sunmakta, hükümdar edasıyla sağ ve solundakilere emredici bakışlar savurmakta, soğan cücüğü cinsinden totaliter bir tipleme sunmakta bizlere…

Bre hadsiz!

Bre edepsiz!

Bre nezaketsiz!

Bre nankör!

İster yandan bakayım, ister dikey bakayım ve ister çapraz bakayım her halükarda üç kilograma tekabül ettiğinin farkında dahi değilsin. Seni senle ve olmayan özgün ağırlığında çarpsam bile sonucun değişmesi imkânsız iken, halı üzerinden yürürken, Alaadinin sihirli halısındanmıyşın gibi görüntü verme! Verme zira yine de üç kilogramsın..!

Zaman zaman sütunlarıma konuk olacaksın abbas !

Zaman zaman tiye alacak, kaç kuruşa tekabül ettiğini gözüne gözüne sokacağım.

Ve abbas!

Biliyorum ki seni sütunlarıma konu ederken bile kelime israfı olduğunu, verdiğim emeğin de güme gittiğini ayrıca dizeceğim satır aralarıma.

Endişen olmasın ki, sahibi olduğun üç kilogramdan bir gramının bile hakkını yemeyeceğim!

De hadi buyur abbas!