Bir Ömür Vatan..

Hayat esasen bir yolculuktan ibarettir. İnsan için bu yolculuk anne karnında başlar, dünyadan ebede kadar devam eder. Bu yolculukta kimseye asla gücünden fazla yük yüklenilmez. “Allah insana kaldıramayacağı yükü yüklemez.” (Bakara, 2/286). Bu yorucu ve meşakkatli yolculuktan insanın öğreneceği çok şey vardır. Yolculuk, aslında bir arayıştır. Arayış ise kavuşmanın ilk merhalesidir. Üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları ise bizim için bir vuslattır. Binlerce yıllık tarihi geçmişe sahip bu yorgun Anadolu muz’dan pek çok millet geldi geçti. Şehit kanları ile yoğrulan bu topraklar, birçok medeniyete de ev sahipliği yaptı. Anadolu’nun Türklere yurt oluşuyla birlikte bambaşka bir kültür yerleşmeye ve yeşermeğe başladı. Türklükle birlikte Müslümanlık da bu topraklarda bilinir ve yaşanır oldu. Okuma yazma mı? O da işte Kayseri Kültepe’de öğrenildi..

Şu üç günlük fani dünyada, her ne kadar hakikatler mankurtlar tarafından karartılmaya çalışılsa da tarih, bu topraklarda yaşayan Anadolu İnsanı’nın hiç bir anında insanlık dışı davrandığına şahitlik edememiştir. Bizler akıl ve sağduyunun, sevgi ve hoşgörünün milletiyiz. Bizler sevdiği için dağları delen bir kültürün fertleriyiz. Anadolu, tarih boyunca her daim kanatları altında toplanan mağdurların, mazlumların mahzunların kalplerine dokunmuş, onların sığınağı olmuştur. Hak ve hakikat yolcusu olan Anadolu insanı, bir ana merhametiyle dini, dili, mezhebi ne olursa olsun, hangi coğrafyadan gelirse gelsin, zulme uğrayanlara, sürgün edilenlere her daim kucağını açmış, aşını ve ekmeğini paylaşmıştır.

Evet, Vatan toprakları bizim için kutsaldır. Vatan deyince bizde akan sular durulur. Vatanımıza asla söz söyletmeyiz. Bizler onun uğruna, seve seve can veririz, lakin kimseye de bir karış toprak vermeyiz. Bu vatanın evlatları dün olduğu gibi bugünde, yedi düvele karşı anasından, babasından, bacısından, yareninden, ayrılıp bu topraklar için cepheye gitmektedir. Evet, yazdırılmış tarih bize hasta demiş, yenik demiş, cahil demiş ama asla namert diyememiştir. Ne diyordu Cennet Mekân Sultan II. Abdülhamit Han; ‘’Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir! Demem o ki dostlar; Vatan bizim için sadece toprak parçası değildir. Oysa zaten insana ne kadar toprak lazım gelir ki? Yaşamımız sonlandığında ihtiyacımız olan üzerimizi örtecek kadar toprak

Her nedense aklıma Anadolu, vatan, toprak, köy, hayat deyince; 2009'dan bu yana TRT’de haftalık yayınlanan, yapım ve yönetmenliğini Zeliha İlhan Doymuş'un yaptığı ‘’Ömür Dediğin’’ isimli televizyon programı geli verir. Program, ömründe yarım asrını geçirmiş birçok sıkıntılara duçar olmuş, başı yaşmaklı eli nasırlı Anadolu insanlarının hayatlarını, yaşamlarını, hüzün ve mutluluklarını konu ediniyor.Anadolu’nun farklı şehirlerinden çok güzel bir arşiv oluşturulmuş,yeni nesillere ve henüz izlememiş olanlara şiddetle tavsiyemdir..

Evet, sevgili dostlar biraz tefekkür edince, bazen hayat bir fotoğraf karesine ne kadar büyük geliyor değil mi? O zaman gelin artık bizlerde ezberlere teslim olup hayatlarımızı bayatlatmayalım. Şöyle bir çevremize olup bitenlere bir bakalım. Bakalım ki birlikte iyice görelim..İşte o vakit tezatlıklarda gerçek olan hayatı görecek ve anlayacağız..’’Hayat, tüm seçimlerinizin toplamı imiş..’’ Yaşamınız ise, sizin kendi seçtikleriniz ve eserinizdir. Seçtikleriniz bir süre sonra tekrar size döner ve siz seçimlerinizin bir meyvesi olarak yaşarsınız işte bu hayatı.. Aslında insan zihnine koyduğu sınırlarla mutluluğu, yada mutsuzluğu kendisi seçer. Toplumsal hafızamızda zaten bunu teyit ediyor. Bizler kadere iman etmiş kullarız. Lakin yaşamımız asla tesadüflere bağlı değildir, seçimlerimiz hayatımıza yön veriyor. Kendini bulmak isteyenler mi? Onlarda bi zahmet kendilerini kaybettikleri yerde arasınlar..

Hayat denen bu yolculukta günümüz insanlarının zaaflarının en güçlüsü ise lüks yaşamayı sevmektir. O zaman soru şu,’’ Ekonomik olarak zengin olan bir insan, yaşarken bu hayatın içinde olan bitenlere kayıtsız kalabilir mi?’’ El Cevap, ‘’İnsan eğer arzularına, hırsına, egosuna köle olur ise, işte o zaman kişisel ikbal hırsı ile bir ömür artık ona çalışır. İnsan hurdalığına dahil olup, cinsel ve midesel şehvetini tahmin etmek adına yaşamak için çalışır, tüketmek için yaşar’’. Oysa dünya hayatı değil mi ki, kendisi için yaşayıp ta ölüp gidenlerin, geride bıraktıkları eyvahlar ve keşkeler ile doludur. Velhasıl son tahlilde bizimde onlar için söylenecek bir çift sözümüz kalıyor ‘’Ne oldu bak şimdi gördün mü? Göz senin ama fer senin değilmiş, zaman yıkıcı dünya geçici imiş…’’

Sevgili dostlar sanki ‘’İyi de huylu huyundan vazgeçer mi?’’ dediğinizi duyar gibi oluyorum.. Kayserilinin biri ölüm döşeğindedir, çevresindekilere yarı aygın, yarı baygın sorar;
Kayserili: Sevgili karım burada mısın?
Eşi: Evet hayatım buradayım.
Kayserili: Sevgili oğlum Mehmet sen burada mısın?
Mehmet: Evet babacım buradayım.
Kayserili: Oğlum Ahmet ya sen, burada mısın?
Ahmet: Evet ben de buradayım babacım.
Kayserili: Güzel kızım sen burada mısın?
Kızı: Evet tabi ki buradayım babacım.
Kayserili: Ulan eşek oğlu eşekler, Allah hepinizin belasını versin.! Dükkân da kim duruyor lan o zaman?

Unutma ki dostum tek yöne doğru bilet aldığında ‘’Mezarında iki tarih olacak ve tüm dostların onu okuyacak. Önemli olan tek şeyse, o iki tarih arasındaki küçücük bir tire olacak.’’ Kevin Welch