Kur’an-ı Kerim Allah kelamı.

Kur’an-ı Kerim Allah kelamı. Onu n her ayetinin, her kelimesinin, her harfinin anlamı, hikmeti, esrarı, var. Onu ifadede de ise kul lisanı acizdir. O yüzden Kur’an’ı Kerim’in çevirisi yapılmaz. Başka lisanla Kur’an-ı Kerim ayetlerini anlamaya ve anlatmaya çalışmak ancak meal olur, tercüme değil. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim ayetlerini kelime kelime başka dillere çevirmek hiçbir zaman yeterli olmaz. O ayetin bütününün anlamı bilinmeden, siyak ve sebakı (önceki ve sonraki ayetler ) takip edilmeden, sure içindeki yeri irdelenmeden, nüzul hikmeti, nüzul zamanı hakkında malumat sahibi olmadan mot a mot çeviriye kalkmak yetersiz kalır.

O yüzden müfessirler, ‘Allah u alem” diye başlarlar Kur’an tefsirine başlarken.

Zira en doğrusunu Allah bilir.

Kul. anlayabildiği kadarını anlar ve dil döndükçe anlatmaya çalışır.

Hiçbir meal veya tefsir Kur’an olarak adlandırılamaz.

***

Hatırlarsınız; Yazar Murat Bardakçı, 10 Ağustos 2016'da Haber Türk’teki yazısında, son devrin en önemli müfessirlerinden Elmalılı Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” isimli tefsirinin Zaman Gazetesi tarafından yayınlanan sadeleştirilmesinde tahrifat yapıldığını ileri sürmüş, bu metinde Nahl suresinin 43. Ayetindeki "Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun” şeklinde yer alan ibarenin, “Eğer bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun” şeklinde aktarıldığına dikkat çekmişti.

Badakçı’nın çağrısı üzerine Elmalılı Hamdi Yazır’ın torunlarından son günlerin tartışılan ismi Okan Bayülgen, bu tahrifatla ilgili olarak sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Elmalılı’nın yasal mirasçılarının gerekli tasarrufta bulunabileceğini belirtmekle yetinmişti.

Bu konu gündeme geldikten sonra FETÖ, diyalogçuluk konusu yeniden masaya yatırılmış, İslamiyet karşısında diğer dinlerin durumu tartışmaları yeniden gündeme gelmişti.

FETÖ’cülerin Hıristiyan ve Yahudi ayrımı gözetmeksizin Allah’a inanan herkesin, “Muhammedün Rasülüllah” demese bile “Lailahe illallah” diyen herkesin cennete gideceğini savundukları dile getirilmişti.

Diyanet’ten yapılan açıklamalar ise tam tersiydi. Camilerden yapılan hutbe ve vaazlarda imanın altı şartından birinin peygamberlere iman olduğu belirtilmiş, Hz. Muhammet (SAV)’in Peygamberliğine iman etmeden Müslüman olunamayacağı vurgulanmıştı.

Hatta Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, FETÖ’nün dini değerleri kullanması karşısında Diyanet olarak geçmişte gerekli müdahalelerde bulunulmadığı özeleştirisi de yapmış, bundan böyle daha duyarlı olunacağı mesajı vermişti. Görmez, özellikle FETÖ liderinin rüyaları konusunu ele alarak “'Peygamberimizle görüşüyor, şöyle rüyalar görüyor vs. Bunların İslam nazarında hiçbir geçerliliği yoktur. Kur'an ve sünnet dururken kimin haddine? Hangi rüya Kur'an'ın ve sünnetin önüne geçebilir. İzleyen bütün kardeşlerimden istirham ediyorum. Bunu artık bir bölünme, parçalanma ve nefret konusu olmaktan çıkarın” demişti.

***

Kardeşim Ali, mobil telefonunda yüklü olan Diyanet tarafından mobil cihazlar için hazırlanmış “Kur’an Yolu” isimli mealin 2015 yılında hazırlanan Android 3.0.12 versiyonunda yer alan bir hususa dikkat çekti.

Bu mealde Bakara Suresi’nin 62. Ayeti ile ilgili olarak şöyle deniliyor:

“Şüphesiz iman edenler; Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sabiilerden de Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.”

Buradaki “dahi” anlamına gelen “de”, müşabehetten öte bir eşdeğerlik, aynılık ifade ediyor.

Bu meale göre, Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyen Yahudi, Hıristiyan ve Sabiilerin Müslümanlarla aynı şekilde değerlendirildiği gibi bir anlam çıkıyor.

Diyanet’in başka meallerinin mobil versiyonlarında bu yanlış anlamaya yol açacak bir ifade yok.

Belki yeni sürümlerinde bu mealdeki ifade de düzeltilmiş olabilir.

Ancak bu hatalı mealin tümden uygulamalardan kaldırılması gerekir.

Din ilmi konusundaki vukufiyetini ve dinin doğru öğrenilmesi ve öğretilmesi konusundaki hassasiyetini bildiğimiz Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’e duyurulur.