Bir kez mülteci olduysan artık hep mültecisindir, diyordu Bauman.. Yani her yerde, her zaman, her şartta.. Çünkü vatanın, evin, insanların puslu bir geçmişin anılarıdır o saatten sonra...

Bir kez mülteci olduysan artık hep mültecisindir, diyordu Bauman.. Yani her yerde, her zaman, her şartta.. Çünkü vatanın, evin, insanların puslu bir geçmişin anılarıdır o saatten sonra. Sığındığın her kapıda bir şeylerini eksilte eksilte, sahipsiz ve korkuyla yaşamak bir mülteci için herkesin normal karşıladığı ama asla anlamadığı en sıradan insanlık suçudur.. Onlara her şey çok görülür çünkü bir mülteciye düşen her zaman acı çekmektir.

Çocuklarının değil okulunu, sınıfını değiştirirken bile psikolojisi bozulur mu acaba, diye kafa yoran aileler mülteci çocuklar için vatansızlığın, yabancılığın, sahipsizliğin verdiği ızdırabı bir kere bile hissetmemişlerdir. Çünkü onlar çocuk da olsa mültecidir, mülteciler hissetmez, mülteciler acıkmaz, mülteciler ağlamaz, mülteciler içine atmaz, mülteciler üşümez..

Herkes onları bir şekilde suçlayacak bir şey bulmuştur, çünkü kendi hayatları kusursuzdur. Erkekler, kadınlar hatta çocuklar hepsi suçludur..Medeniyetsiz, gurursuz, aciz ve ezilesidir.. Ama bu medeniyetsizler 78 yıl önce demokrasinin beşiğinden kaçıp gelmiş Yunanlılara bile acıyıp ekmek vermiştir. Ölüsünü dahi toprağına kabul etmeyen Türkiye'ye rağmen Sultan Vahdettin'in ve Osmanoğlu ailesinin cenazelerine sahip çıkmış, devlet töreniyle gömmüştür..Allah'tan aramızdaki vicdan sahipleri ve devlet, tüm muasır medeniyetler seviyesine çıkmak isteyen vatandaşlarına rağmen bu sefillere (!) merhamet etmiş, yaralarını sarmaya çalışmıştır.

Ve neyse ki bu sefiller (!) de muasır medeniyetlere seyehat(!) engeli kalkar kalkmaz çoluk çocuk demeden yollara dökülmüşlerdir. Bundan sonrasını herkes biliyor , o muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için kendimizi paraladığımız muasır medeniyetler, mültecileri hümanizmiyle (!) kucaklamış; çalmalı, vurmalı, üflemeli tüm düzenekleriyle muhteşem bir hoş geldin partisi yapmış, hele kadınlara ve çocuklara gösterdiği insan sevgisi (!) gözümüzden yaş olup akmıştır.

Üstündeki çocuklara, bebeklere rağmen batırılıp, boğulmaya bırakılanlar..El kadar adalara bırakılıp açlığa terkedilenler.. Öldürülenler.. Ailesinin yanından alınıp kemikleri kırılana kadar dövülen çocuklar.. Çok da şa'pmayın bunlar muasır medeniyet olmanın gereği..Çalıp çırpmadan, sömürmeden kendine medeniyet yaratamamış, vermeye değil almaya alışmış, sofrasına misafiri bile yüz kere düşünüp kabul edebilen her muasır medeniyetin yapacağı şeyler bunlar.

Derken derken kafamda deli (!) sorular.. Bu uğurda biz de bir hayli yol kat etmiş olsak da varacağımız sonuç buysa hala muasır medeniyetler seviyesine çıkmalı mıyız?! Tavrımızı, tarzımızı, zihniyetimizi gönüllü asimile ettirmeye devam mı? İnsanlık, insanlıktan çıkmak mı?! Onlar insansa barbar kim? Bize barbar diyorlarsa onlar niye insan değil?..

Sizi bilmem ama ben, çıkmanın inmeye, inmenin çıkmaya döndüğü şu arafta etimle kemiğimle, kalbimle ve zihnimle iflah olmaz bir Doğulu olmaktan memnunum. Çok çalışmak, bilimle barışmak, dürüst ve erdemli olmaksa dert, inandığınız Allah 'ın kitabını doğru anlayın yeter.