Ayhan Alpman ‘Memleketim’ dediğinde sene 1970 leri gösteriyordu.  Şarkı; 1974‘de Kıbrıs harbi sırasında sükse yapmış ve adeta herkesin dilinde dolanmaya başlamıştı.

Ayhan Alpman 'Memleketim' dediğinde sene 1970 leri gösteriyordu. Şarkı; 1974'de Kıbrıs harbi sırasında sükse yapmış ve adeta herkesin dilinde dolanmaya başlamıştı. Doğayı, insanları ve ülkeyi sevip onurlandıran bir teması da var. Seversiniz sevmezsiniz ancak 'memleketim' şarkısı şu anda içinde yaşadığımız ve aslında özlediğimiz Türkiye'yi hatırlatıyor bana. Şarkının girişini hatırlatarak hangi 'memlekette' yaşıyoruz bakalım.

'havasına suyuna, taşına toprağına
bin can feda bir tek dostuna'

Şimdilerde ne havası, ne taşı ne toprağı, ne de dostu kaldı! Ormanları yakıldı, feda olunacak taşları ise denizi doldurdu. Dostluklarda meclise taşındı. Yine de bir başkadır benim memleketim!

'Anadolum bir yanda, yiğit yatar koynunda
Aşıklar destan yazar dağlarda
kuzusuna kurduna, Yunus'una, Emrah'a
bütün alem kurban benim yurduma'

Bugün Anadolumuz yiğit yatağı değil, mülteci yatağına dönüştü. Dağlarında/sınırlarında kaçak/göçmenlerin yazdığı destanları okuyor küçük yaştaki geleceğimiz. Yine de bir başkadır benim memleketim!

'Gözü pek, yanık bağrı Türkü söyler çobanı
Zengin fakir hepsi de sevdalı'

O çoban ki; 'bir köy vardı uzaklarda, gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdü'. Çoban da o köyün çobanıydı. O da kalmadı! Şimdi ne köy var ne de kasaba. Kapitalist ekonomik anlayışın ve özelleştirmelerin getirdiği 'kentleşme' süreci, köyü/köycülüğü dolayısıyla 'gözü pek, bağrı yanık çobanımızı bitirdi. Romantizmi bitmiş fakir ve zenginde gönlü hoş tutmayı sevda bilmişti artık. Yine de bir başkadır benim memleketim!

Demet Akalın'ın Şampanyası;

Demet Akalın, sahne aldığı bir mekanda kendisine ikram edilen şampanyadan bir yudum aldıktan sonra 'bu ne biçim şampanya, elma suyu vermişsin bana' diyerek yanındaki emekçi garsonun başından aşağı bocalıyor tüm bardağı. Görüntüyü izlediğimde üzüldüm. Fakat olaylar bundan sonra ilginç benim için. Etraftan; olayı izleyenlerden, mekanın sahibinden, garsonun kendisinden zerre tepki gelmiyor. Gülüşmeler, kahkahalar havada uçuşuyor. Kimsenin eğlence anlayışına karışacak değilim elbette ama izlediğim video ortaçağ dönemini anlatan ve iç burkan film sahnesinden farksızdı benim için…

Evet, Demet AKALIN' a dönecek olursam;

Kadrolu şarkıcılık yapmak, böyle şımarıklıkları uygun görünmesine yarıyormuş onu gördük.

Hadsizliğin sınırları nasıl zorlanırmış onu gördük.

Emekçi sınıfının kolayca nasıl ezilebilir olduğunu gördük.

Zenginliğin cahilizm'e heba edildiğini gördük.

Yeşilçam sinemasının kötüleri gibi eğlenen 'bir garip' canlının zıvanadan çıktığını gördük.

Popüler kültürün; görgüsüzlüğünü, kalitesizliğini, pespayeliğini, sessizliğini, yalakalığını gördük.

Sonradan olmanın imgesini gördük.

Halka olan saygısızlığı ve terbiyesizliği gördük dün!

Olur olmadık işler değildir bunlar 'benim canım ülkemde'. Şaşırmadık/ şaşırmıyoruz. Ne de olsa 'bir başkadır benim memleketim'.