Bir anadolu alp-ereni Fethi Gemuhluoğlu

Anadolu; “Ne olursan ol yine gel" diye başlayan insanlık mesajı ile gönüllere taht kuran Mevlana’nın; 72 milleti aynı gözle gören gönül incisi Hacı Bektaş-ı Veli’nin yetiştiği topraklardır. Anadolu; "Yaratılmışı hoş gör Yaratandan ötürü" diyerek gönüllere sevgi tohumları eken, insana ve insanlığa ne olduğu ve ne olması gerektiği konusunda mesaj veren Yunus Emre’yi yetiştiren topraklardır. Hoca Ahmet Yesevi’nin uzayan eli ile şekillenen gönül kapısıdır Anadolu. Bu gönül kapısından nice gönül gözleri açık, bilinen; bilinmeyen erenler yürümüşlerdir. İşte bu kervana katılma bahtiyarlığını yaşayanlardan birisi de Fethi Gelmuhluoğlu’dur.

Hoşgörülü doruklarında gezinerek herkese sevgi ile yaklaşan, Gemuhluoğlu, sonuçta etrafında büyük bir sevgi halesi oluşturmuştur. Koca kâinatı kendi muhabbet kazanında kaynatma gayreti içerisinde olan ve yaptığı hizmetlerle bir döneme damgasını vuran bu alp-eren, yetiştirdiği değerlerle kültür dünyamızı kucaklamaya çalışmıştır.

Yeryüzü ve insanların problemi Kur’an’ı anlayamamaktan kaynaklanıyor” “Dünyanın ve insanlığın problemi, Kur’anı Kerim’le birlikte, Hz. Peygamber’i(s.a.v) anlamaya çalışmakla çözülecektir” diyen Gemuhluoğlu, İslam’ı anlamayı ve İslam’ı yaşamayı insanlığın yegâne kurtuluşu olarak görmektedir. Bu düşüncesini her yerde ve her vesile ile yüksek sesle dile getiren Fethi Gemuhluoğlu ‘nun en büyük özelliği sözün gücüne dayanarak kültür ve gönül adamı yetiştirmesidir.

Remzi Oğuz Arık, Mümtaz Turhan, Cahit Okurer, Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti, Ârif Nihat Asya, Zeki Sofuoğlu, Hikmet Tanyu, Nurettin Özdemir, Sait Bilgiç, Bahaettin Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Agah Oktay Güner, Avni Akyol, Tahir Kutsi Makal, Faruk Timurtaş, Ergün Göze, Muharrem Ergin, Ali Naili Erdem, Özdemir Asaf, İbrahim Minnetoğlu, Kaya Bilgegil, Asaf Halet Çelebi, Kemal Edip Kürkçüoğlu, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Hilmi Yavuz, Galip Erdem, Akif İnan, Ahmet Kabaklı, Altan Deliorman, Mustafa Miyasoğlu, Erdem Bayazıt, Sadık Tural gibi gönül ve fikir dünyamızı süsleyen nice güzel insanlardan kimisi onun dostu; kimisi de öğrencisi olarak onun sevgi halesine girmiş ve ondan etkilenmişlerdir.

“Akıl kutsaldır, beyler. Din-i mübin, akıl sahiplerine teklif edilir. Aklı olanlar, aşkı seçsinler.” “Bütün okuduklarını unutup ümmi olmak güzel şey... Hak insanın gönlüne kendi ışığından koymuşsa o güzel, ötesi boştur.”

“Kendi kendinize sebepsiz yere hüzünlendiğiniz anlarda biliniz ki Allah’a yaklaşmışsınızdır.” “Kendisine dost olmayanlar, gayrıya dost olmazlar. Kendileri ile barışa varamayanlar, gayri ile barışa varamazlar. Kaldıki dünya, dostluk üzere hâlk edilmiştir.”

“Gerçek olan aşktır.” ”Peygamber-i Ekber’e bağlanmadan yürünmez, aşılmaz hiçbir engel.” “Riya saltanatının ömrü çok kısadır. Gelecek bir mübarek vakte hazır olunuz! “Gözü olana sabah ışımıştır” Hâl-i yakazadayız. O sabahın alacasındayız.”

“İstikbal, gözyaşını tanıyanlarındır. Ağlamayan gözün gördüğünden hayır gelmez. Allah göz pınarlarınızı kurutmasın.” “İnsanın kendi kendisini gözden geçirmesinin kendi karanlığını kendi aydınlığı ile aydınlatmazsının tek mihengi, tek ölçüsü, secdede sac id ile mescûdun ayniyeti, tevhidi halidir.

“İman eden insan, hüzne kapılmaz ve hiçbir zaman umutsuz olmaz; çünkü o sadece kulluk eder, her iki halden onu koruyan da bu inancıdır, imanıdır.”

Fethi Gemuhluoğlu’dan yukarıya aldığımız bu sözleri kendisini yeterince tanıtmaktadır. Yakın tarihimizin bu aşk ve şevk adamı, hep perde gerisinde kalmaya gayret göstermiş hizmette en önde, iltifatta en geride kalmasını bilmiştir. Anadolu’nun bu mütevazı gönül erini, bu ‘İstanbul beyefendisi’ni belki de en iyi üstat Necip Fazıl Kısakürek anlatmış: “Onu meydan yeri tanımaz. Fakat meydan yerinin tanıdığı politikacılar, muharrirler, fikirciler, hususiyetle “sağ” yaftasının belirttiği çerçeve içindekiler çok iyi tanır... Fethi Gemuhluoğlu harb meydanında görünmeyen, fakat ateş hattındakilere sakalık eden, nakliye ve levazım kollarına yön veren, hususi çevrelerde mayası halis bir gençlik yoğuran, gönlü tasavvuf kokusuyla ıtırlı ve dili en murassa Osmanlıca zarfı içinde İslami zevk mazrufiyle nakışlı, son turfanda bir tipti...”

“Ben nefsimi katlettim, hem şehidim hem gazi” diyen, dostluğa verdiği değerlerle yüceleşen Gemuhluoğlu’nun kalbi sadece Anadolu insanı için çarpmaz. O, Türk ve İslam coğrafyasındaki diğer milletlerin endişelerini, acılarını ve düşürüldükleri kötü durumları da yüreğinde hisseder.

Savaş çığlıklarının atıldığı, insanların acı, açlık ve umutsuzlukla kavrulduğu dünyamızda; dünyanın dostluk üzere dönmesini isteyen Fethi Gemuhluoğlu gibi insanlara ne de çok ihtiyaç var.