Bİ YASTIKTA BİR ÖMÜR

Şimdi sizlerle aile ve topluma kısaca bir göz atalım dostlar.

Antik çağda göçebe toplumunun geniş aile olması tesadüf değil, gereklilikti. Tarımla geçimini temin eden topluluklarda her bireye düşen sorumlulukların oluşu, bir arada olma nedeninde harç görevi görmekteydi. Nasıl ki çimento, tuğlaların örülmesinde bağlayıcılığıyla bina oluşumunun vazgeçilmeziyse, görev ve sorumluluklar da geniş ailede aynı işlevi görüyordu.

Antik çağın ardından orta çağ, yakın çağ, endüstri çağı derken bilgi ve teknoloji çağına gelene kadar olanlar kısaca şöyleydi;

Tarım döneminde bilek gücüne daha çok ihtiyaç varken, sanayi devrimiyle birlikte yerleşik hayata geçildi ve makinalar kullanıldı. Böylece harcanan emek gücü azalırken alınan verim ve ürün arttı. Verim ve ürün artarken yerleşik hayatta burjuvazinin ortaya çıkmasıyla birlikte ekonomik güç önem kazandı. Bu gücü elde etmeye odaklanınca çekirdek aileye doğru sessiz bir yolculuk gerçekleşti…

Sabır ve güven azalıyor. Kadın ve erkek hakları inançlara göre değil, çıkarcı geleneklerle belirleniyor. Ekonomik güç paralelinde boşanmalar artıyor.

Aşikar ve gizil nedenlerde iş başında. Gizil nedenlerden birine örnek verelim mi?

Mesela yastıklar. Önceden rengarenk başlıklarıyla kullanılan uzun yastıklar yerini küstüm yastıklara bırakır. Küsmenin temeline ev tekstili hizmet eder. Hizmetin adı modernliğe dönüşüm. Öyle ya birlikte bir yastığa baş koymak, bir yastıkta kocamak eski usuldü. Bir taşla iki kuş vuruldu. Ticari olarak iyi bir kazanç kapısı aralamak ve eşlerin küsmesi. Dönüşüm planı adım adım adım bir çok alanda gerçekleşti.

Geniş aile çekirdek aileye hatta A(nne)ile çocuğun yaşadığı iki kişiliğe dönüştü. Anneyle çocuğun yaşamı devam ederken, baba tek kişi yaşamına devam ediyor. Anne ile babanın ortak sorumluluğu olan çocuk sadece anneye devredildi ve A(nne)ile oluştu.

Neden?

Böl, parçala, yönet taktiği miydi?

Kuran- ı Kerim’de Allah u Teala Hz Nisa süresinde ‘Ömer Nasuhi Bilmen (4/NİSÂ-23: Sizin üzerinize (şu kadınlar) haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, hemşireleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, birâderinizin kızları, hemşirenizin kızları; ve sizi emzirmiş olan süt analarınız, süt hemşireleriniz, zevcelerinizin valideleri, ve kendilerine mukarenette bulunmuş olduğunuz zevcelerinizden yanlarınızda bulunan üvey kızlarınız. Şâyet zevcelerinize mukarenette bulunmamış iseniz sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve kendi sulblerinizden olan oğullarınızın zevceleri de ve iki hemşirenin arasını cem etmeniz de (sizin için haramdır). Geçmiş olan ise müstesna. Şüphe yok ki Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.)’

Geniş aileler tavsiye edildi. Sıla-i rahim önemsendi. Burada ekonomik güç, teknolojik çağ şartı aranmadı. Kuran-ı Kerim evrensel oluşuyla, geçmiş zamanı kapsadığı gibi gelecek zamanı da kapsıyordu.

Bilgi ve teknoloji çağını biraz yanlış mı anladık ne?

Çimentoya suyu fazla mı kaçırdık?

Bağlayıcı unsur ayrıştırıcıya dönüştü. Bağlayıcı olan İnançlarımızdan, değerlerimizden feragat ettik. Görev ve sorumluluklarımızı bilgi ve teknolojiye dönüştürüp ayarı kaçırdık. Halbuki bilgi ve teknoloji bize hizmet edecek, biz de inanç ve değerlerimizle kulluk vazifemize devam edecektik.

Şimdi öyle mi?

Nereden nereye geldik?

Toplumun temel taşı aile yapısı için acil önlemler gerekli. Yoksa nereden nereye geldiğimizi gördük biliyoruz da bu işin nereye gideceğini bilemeyiz. Sadece öngörüyle tahmin edebiliriz. Bunun için arife tarif gerekmez deyip, farkındalığımızı arttırmalıyız.

Suzan ÖZÇELİK