“BENİ ISIRDILAR”

Her zaman söyledik. Bir daha söyleyelim. Medeniyet ile teknoloji farklıdır.

Güzel kravat bağlayabilirsiniz.

Çok “şahane” vals yapabilirsiniz. “Vals” denen şey bir dans çeşididir. Bizim için mühim değildir de meraklıları için söylemiş olalım. Bir de polka diye dans çeşidi varmış. Dansın bir sürü çeşidi vardır. Dikkat ederseniz “sürü” ifadesini kullandım. Anlayan anlasın diye.

Size dansı kısaca tarif edeyim kestirmeden; Türk milletine ecnebilerden bulaşmış olan dans kadın ile erkeğin karşı karşıya gelerek tuhaf hareketler sergilediği hareketler mecmuudur.

Dansı idealize edenler kusura bakmasınlar. Biz ekseriyetin halet-i ruhiyesine hitap ediyoruz. Azınlıklara bir diyeceğimiz olamaz. Onların da bu ülkeye yaşamaya hakkı vardır. Yani dansı idealize etmeye hakları vardır ama kendi çevrelerinde olmak kaydıyla. Anlatabildik mi? Kendi mahallelerinde sınırlı olmak kaydıyla….

Mevzuumuz dans değil.

Mesela dedik.

Medeniyetin tarifi vermeye çalışıyoruz.

Çok iyi smokin de giyebilirsiniz. Veya frak…

Çok şükür meclis başkanının giymek mecburiyetinden kurtulduğu bu tuhaf libas artık tarihe karıştı.

Bu kadar lafı niye ettik biliyor musunuz?

Medeniyetin tarifine gelmek için.

Medeniyet bir davranış biçimidir. Nerede nasıl davranılacağını bilmektir.

İnsanların birbirlerine “insanca” davranmayı idrak etmektir.

Ahilikte temel prensiptir; birbirlerine yüksek sesle hitap etmek edebe mugayirdir. Yani aykırıdır. Ustanın ustaya, çırağan ustaya, kalfanın ustaya, çırağın kalfaya karşı edep dışı konuşması düşünülemez.

Müridin mürşidine karşı hürmeti neyse çırağın ustaya karşı saygısı aynıdır.

Kısacası; medeni olmak insan olmaktır.

Bir siyasi partinin milletvekili olana Mustafa Balbay ne demiş bakınız;

“Beni ısırdılar”.

Yahu insan insanı “ısırır mı?”

Gazetecilikle meşhur bir darb-ı mesel vardır. Haberin ehemmiyetini yani önemini ifade etmek için kullanılır; derler ki, “Köpeğin insanı ısırmasının bir haber değeri yoktur. Ama insanın köpeği ısırması gazeteye manşet olur”.

Mustafa Balbay’ın “beni ısırdılar” twetini görüne bunu hatırladım.

“Birbirninin üstünde erik dalı kırdılar” diyor.

Erik dalını niye tercih ettiler ki acaba?

İzmir’de erik dalı, kongrelerde kullanılan hususi bir “sopa” çeşidi midir?

Kızılcık dalı olsa anlarım. Hani “kızılcık” yani.

Yeşil değil kızıl.

Bir vekil arkadaşın ayağı kırılmış. Kendisi de (Sayın Balbay da vekildir) “ısırılmış”.

Merak ettiğim husus şudur; Isırılanı anladık ki, İzmir milletvekili Sayın Mustafa Balbay. “Isıranların” da İzmir ahalisinden olduğunu tahmin ediyoruz.

Acaba ayağı kırılan vekil hangi memleketindir?

Kıranların veya kıranın İzmir ahalisi olduğu Sayın Mustafa Balbay’ın yazısının siyak ve sibakından tahmin ettik.

Sayın Balbay diyor ki,

“İzmir’de her yıl aynı terane”….

Ne yapsak acaba İzmir marşını mı okusak?

Buca’da 40 metre yüksekliğinde bir dağa İzmir marşını mı yazsak?

Her yıl aynı “ terane” diyor Sayın Balbay, ama her yıl aynı kişiler mi iştirak ediyor kongreye?

Öyleyse medeniyetin tarifini hatırlatalım; Medeni olmak, önce insan olmaktır.

Uygarlıktan söz etmiyorum ben.

“Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak isteyenler” ulaşsınlar. Aha orada Sayın Balbay adres göstermiş.

Biz medeni olmak istiyoruz.

Biz Müslümanız ve Türk’üz.