Belâğât ilmini okumayan Kur'ân-a manâ verebilir mi?

Muhammed Hadimî (k.s.) hazretleri, "Berîka" isimli kitabında buyurdu:

-"Belâğat ilimleri, müfessir'in rükünlerinden (en büyük dayanaklarından) biridir.

İmam Sekkâkî hazretleribuyurdu:

-"Yazıklar olsun! Bütün yazıkları üzerine o kimsenin üzerine olsun ki, "Meânî" ve "Beyân" (belağat ilimlerinde) mahir olmadığı ve mahrum olduğu halde; Kur'ân-ı kerimi tefsir eden ve Kur'ân-ı kerime manâ veren kişinin üzerine olsun! (Cehennemin veyl deresi, belağat ilminden mahrum oludğu halde; kur'ân-ı kerime manâ veren, meâl ve tefsir yapan kişiler içindir!)

Zemahşerî hazretleri, meşhur tefsirini "el-Keşşâfi" mü'tezilî bir kalem ile yazdığı halde, tefsirinin ehl-i sünnet alimlerinin arasında bu kadar tutulması, onun âyet-i kerimelerin, belağatına yanı meânî, beyan ve bediî ilminin inceliklerine riayet etmesinden dolayıdır.

MANTIK İLMİ

Şartlarına riayet etmek, zihni fikirdeki hatadan koruyan kanunlar (ve kaideler) mecmuasıdır.

Mevzuu: Tasavvurat ve tasdikattır.

Gayesi: Sahih fikri, fasit (bozuk) olandan ayırmaktır.

Vazıı: Aristodur.

Kelimeleri, doğru anlamak ve doğru düşünebilmek için mutalaka mantık ilminin okumaldır. Mantık ilmini okumayan bir kişi, kadiyyelerden doğru neticeyi çıkaramaz. Doğru neticeyi çıkaramadığı zaman, Kur'ân-ı kerime doğru mana veremez.

İsâgocî Kitabının Önemi

Fahrüddîn-i Râzî, Bekâra sûresi 29. âyet-i kerîmenin tefsîrinde buyurdu ki: (Hidâye) fizik kitabının ve (Îsâgucî) mantık kitabının yazarı olan Esîrüddîn-i Ebherî (r.a.), Batlemyus’un (Poteleme’nin) (Necisti) adındaki astronomi kitabını okuturdu. Bunu okutmasını hoş görmeyen biri, müslüman çocuklarına böyle ne okutuyorsun diye sorunca Kaf sûresi, altıncı âyet-i kerîmesindeki;

“Yerleri, gökleri, yıldızları, bitkileri ne güzel yarattığımızı görmüyorlar mı?” Allah kelâmını tefsîr ediyorum, diyerek cevap vermiştir.

İmâm-ı Râzî, Ebherî’nin bu cevâbının doğru olduğunu tefsîrinde yazmakda, Allahü teâlânın mahlûklarını inceleyen fen adamları, O’nun büyüklüğünü iyi anlar, demektedir.

MANÂZARA VE CEDEL İLMİ

Münazara ilminin altına, cedel ilmi ve hilaf ilmi de girer.

Bu ilmin bir ismi de "ilm-i edeb"tir. Çünkü bu ilim, tartışmanın edeblerinden söz eder.

Münzara ilminin tarifi:

Sonuçta aralarında hakkın zahir olsun diye; aralarında hahsin tertibinin doğru bir şekil üzere olması için; iki hasmın hallerinden bahseden bir ilimdir.

Münüzara eden iki kişinin arasında kelam irad etmenin keyfiyetinden bahseden bir ilimdir.

Mevzuu: Tartışmanın edebleridir.

Gayesi: Hakkın zahir olması için kelamı doğru irad etmektir.

Münazara ilmini okumayan bir kişi, Kur'ân-ı kerime geçen, münazaralı kelamı (tevhid ehli peygamberler ile küfrün (onları inakra edenlerin) konuşmalarının inceliklerini anlaması mümkün değildir. Kur'ân-ı kerime doğru mana verebilmek için mutalak münazara iliminin kanunlarını ve kaidelerini bilmek lazım.

ARUZ İLMİ

Şiir'in sahih ve gayri sahih vezinleri kendisi sebebiyle bilinen ilmi, ilm-i aruz denilir.

Mevzuu: Şiirdir.

Gayesi: Şiir'in vezinleridir.

Aruz ilminin altına şiir ilmi, ilm-i kâfiye girer.

Kur'ân-ı kerimi aruz değildir

Kur'ân-ı kerim şiir değildir.

Kur'ân-ı kerim nesir değildir.

Kur'ân-ı kerim ilâhî kelâmdır. Allâhü Teâlâ Hazretlerine mahsus bir beyandır.

Kur'ân-ı kerimin şiir olmadığını, ilâhî kelam olduğunu ve Kur'ân-ı kerimin beşeriyetin sözlerinin üstünde bir cazibeye sahip olduğunu anlamanın yolu elbette şiir ilmini, aruz ilmini ve kâfiye ilmini bilmeye bağlıdır.

Kişi, aruz ilmi ilmini bildiği ve şiir ilimlerine vakıf olduğu zaman; Kur'ân-ı kerimin ifade ve beyanının karşısında hayretini gizlemeyez.

Kur'ân-ı kerimin insan sözü olmadığın anlar.

Kur'an-ı kerimin ilâhî kelam olduğunu itiraf eder...

HAT İLMİ

Hat (yazı) ilmi, hattı edevatının kullanımı, yazı kanunları, harfleri güzelleştirme, bilsi, hattın asıllarından nasıl doğduğu, hece harflerinin tertibi, şekillerinin yazılması, Arabî yazılar, Mushaf-i şerifin hattı, ve aruz hattını öğreten bir ilim dalıdır.

Kendisi sebebiyle yazılan harflerin nakşedilme keyfiyetleri, kalemin hangi tarafa konulacağı, yazıya nasıl başlanacağı ve bu harflerin tavsirleri nasıl kolaylaşacağı kendisi sebebiyle bilinen ilme, hat ilmi denilir.

Yazı ilmine "İnşâ ilmi," de denilir.

Hat (yazı) kanunlarını bilen bir kişi, Kur'ân-ı kerimin hattının tevkifi olduğunu bilir. Kur'ân-ı kerimin hattı ve yazı şekline "Hatt-ı Osmanî" ve "Hatt-ı Istılahî" denilir.

Arabî İlimleri Lazım

Dinî ilimleri anlayabilmek için, mutlaka Arabî ilimlerin tedrisatını yapmak lazım. Arabî ilimler, olmadan Kur'ân-ı kerimi anlamak mümkün değil...

Arabî ilimler, olmadan hadis-i şerifleri anlamak mümkün değil.

Arabî ilimler olmadan fıkıh kitaplarını anlamak mümkün değil.

Arabî ilimler, olmadan kişinin Usul ilimlerini anlaması mümkün değil.

Arabî ilimler, olmadan kişinin akâid ve kelâm ilimlerini okuması mümkün değil...

İlk okul, orta okul, lise ve tıp fakültesi ve hatta uzmanlık okumadan bir kişi, sadece bazı tıp kitaplarını eline alarak; yüz nakli ameliyatı yapabilir mi?

Bazı tıp kitaplarını okuyarak, kişi kalb, beyin ve göz ameliyatı yapabilir mi?

Tıp kitaplarında ameliyatlar, açık açık bütün detaylarıyla anlatılsa bile; bırakın bir câhil bir kişi, branşı olmayan bir doktor, uzmanı olmadığı bir konuda ameliyat yapabilir mi?

Arabî ve dinî İlimleri Okumadan Hadis Kitabı Yazdı

Genç köylü biri, Arabî ve dinî ilimlerde tekâmül etmiş, tercüme ve tercümanlık yapan bir kişiye özendi.

Kitap yazmaya başladı.

Eline İbrahim Canan Hocanın Kütüb-i sitte isimli eserinin internette gezinen kopyasını aldı.

Oradan kopyala ve yapıştır usûlüyle birçok hadis-i şeriflerin sadece Türkçesini aldı.

Alırken, hadislerin başındaki numarları bile atmayı unuttu.

Sonra dosyasını aldı, o özendiği zata geldi.

Bir kitap yazmanın verdiği gururla,

-"Bende senin gibi bir kitap yazdım… Bu kitabımı basmak isitoyrum. Ama önce senin incelemeni istiyorum. Bir bak, ama beni kıskanma yoluna gitme!" deyip dosyayı uzattı.

O zat, dosyayı eline aldı.

İnceledi.

Sonra tebessüm etti.

-"Bu Canan hocanın Türkçesi!" dedi.

Kitap yazan kişi:

-"Türkçe Türkçe değil mi? Senin benim Türkçem farklı mı?"

-"Evet! Bizim konuşma dilimiz, lehçemiz ve diksiyonumuz farklı olduğu gibi, bizim yazı dilimizde farklıdır.

Sen bu kitabı tamamen Canan hocanın kütüb-i sitte isimli hadis kitabından kopya yoluyla almışsın… Bu bir intihaldir. Büyük bir suçtur…"

Yanında bulunan konfeksiyoncu arkadaşı da, gülerek:

-"Desenize bu yazarlık ta bizim konfeksiyonculukta olduğu gibi, marka taklit etmek var!"

Onun yazmış olduğu dosyayı kendisine uzattıktan sonra buyurdu:

-"Senin hadis-i şerif kitabı yazman için; her şeyden önce sen alet ilimlerini mutlaka okumalasın. Oniki ilim olan bu alet ilimlerini okuduktan sonra mutlaka Usûl-i hadis ilmi ve hadis ilmini okumalısın. Sonra da Kütüb-i sitte diye meşhur olan hadis kitaplarını ve onların şerhlerin okumalısın…

Yoksa kendine de yazık edersin. İnsanlara da…

Kendisini dev aynasında gören kişi kızdı. Kalktı gitti.

Fıkıh ve Usûl-ü fıkıh Okumadan İlmihal Kitabı Yazdı

Yine biri, bir gün yanıma geldi.

-"Ben, fıkıh ve ilmihal kitabı yazdım" dedi.

Dosyayı elime verdim. Baktım.

Arkadaşı tanıyorum. Hiç ilim okuması yok. Arabî ilimleri tahsil etmiş değil…

Bu sevabına bu kitabı yayınlamak istiyorum, dedi.

Kitabına baktım. Gerçekten yavan bir dil ile yazılmış. İlmihal ve fıkıhtan uzak idi.

Kendisine:

-"Bu kitabı sevabına yayınlayacağına, git, Ömer Nasûhî Bilmenin ilmihalini veya ehlince yazılmış başka ilmihal kitaplarını al dağıt!" dedim.

Kızdı,

-"Niye bana ne olmuş! Onlarda adamdı bende adamım!" dedi.

-"Evet! Onlar adamdı… Onlar Arabî (oniki) ilmi tahsil ettiler. Dinî ilimleri tahsil ettiler. Dört mezhebin fıkıh ve Usûl-ı fıkıh kitabların okudular.

Sen Usul-ı fıkıh okumuş değilsin…

Sen daha bir İbn-i Âbidiyn, Dürer, Kudûrî, Cevhere ve hatta Nurul-izah okumuş değilsin!

Aranızdak fark bu…" dedim.

Adam kalktı. Kızdı gitti.

Kişi, tahsil görmeden, yani alet ilimlerini, Usul-u fıkıh, fıkıh, feraiz ve fetva ilmin tahsil etmeden fetva vermesi doğru değildir.

Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretleri, buyurdu:

-"Kim, ilmi olmadan fetvâ verirse, göklerin ve yerin (bütün) melekleri ona lanet eder…"

Arabî ve dinî İlimleri Okumadan Meal ve Hadis Kitabı Yazanların Durumu

Alet ilimlerini ve dinî ilimlerinde tekâmül etmeden okumadan meal ve tefsir yapmak; ilk okul mezünü bir kişinin eline tıp kitaplarını alıp okuduktan sonra sahip olduğu makas, iğne ve ipliklerle göz ameliyati, kalb ameliyati ve beyin ameliyati yapmasından daha tehlikelidir.

Çünkü cahil doktor, insanların sadece canını alır. Ama cahil hoca insanların imanlarını alır. Dinlerine zarar verir.

Kişi, Arabî ilimlered tekâmül ettiği zaman; ancak dinî ilimleri okumaya ve anlamaya geçebilir..

HİKMETLER

En Kötü Huy

Ebû Bekr Vâsıtî hazretleri buyurdu:

"En kötü huy; takdir edilene, karşı durmaktır. Ezelde takdir edileni, arzu ve duâ ile değiştirmeyi istemektir." buyurdu.

İyiliğe Saygı

Ebû Bekr Verrâk hazretleri buyurdu:

"İyiliği görüp, kıymetini takdir ederek ona karşı saygılı olmak, nîmetin şükrüdür."

Dervişin Vergi ve Hesabı Yoktur

"Dervişten dünyâda sultan vergi almaz. Âhirette Allahü teâlâ hesap sormaz."

Halini Kimseye Söyleme

Ebû Câfer-i Kebîr hazretler buyurdu:

"Kalb gözü açılan kişi, kimseden bir şey istemez. Kimseye hâlini söylemez. İstemeden kendisine bir şey verilirse, helâlinden kendisine yetecek kadar alır. Fazlasını almaz."

Fakirlik Nuru

Ebû Midyen Mağribî (k.s.) hazretleri buyurdu:

"Fakirliğin kendine has bir nûru vardır ve onu gizlediği müddetçe durur. Açığa vurunca, kaybolup gider."

İnsan ile Allah Arasında Perde

Ebû Muhammed er-Râsibî hazretleri buyurdu:

"İnsan ile Allahü teâlâ arasındaki en büyük perde, insanın Allahü teâlâya değil de, kendisi gibi âciz olan birine güvenmesidir."