Bektaşî tarikatında zikir tabiri fazla kullanılmaz. Zikir veya vird Allah'ın isimlerinden (esmâ-i Hüsnâ) birini yahut kelime-i tevhid'i (Lâ ilâhe illallah) devamlı olarak -tek veya topluca- söylemek anlamına gelir.

BEKTAŞÎLİKTE ZİKİR VEYA AYİN

Bektaşî tarikatında zikir tabiri fazla kullanılmaz. Zikir veya vird Allah'ın isimlerinden (esma-i Hüsna) birini yahut kelime-i tevhid'i (La ilahe illallah) devamlı olarak -tek veya topluca- söylemek anlamına gelir. Bektaşîlerde ise "toplu zikr" kavramı yoktur. Bunun yerine "Cem", "Âyin-i Cem" gibi tabirler kullanılır. Bunun dışında değişik işler için yapılan birtakım törenler de vardır. Mesela, ölen birisinin arkasından, ölenin en yakın varisinin evinde, münasip değilse, köy odasında, dedenin evinde veya köy meydanında yapılan "Dardan İndirme" töreni bunlardan biridir. Bu tören fevkalade ilgi çekicidir. Bektaşîler dışında kalan kesimde "ölen insanın kılamadığı namazı ve tutamadığı oruçları ile yemin keffaretleri" için düzenlenen "devir ve ıskat" merasimleri karşılığı yapılır. Ölen insanın yakınlarından biri Dede'nin huzurunda usulü dairesince ayakta durup: — Canlar, biliyorsunuz benim (ölen kimse) anam, babam hakka yürüdü. Hepimiz öleceğiz. Dünyada yaşarken haksızlık ettiği, canını incittiği, hakkını aldığı kimse varsa, cemaatin, Dede'nin ve Hakk'ın huzurunda benden talep etsin. Gücüm yeterse öderim. Kalanını borçlanırım. Onu da yapamazsam elini eteğini öper, helallik talep ederim, der. Bunun üzerine ölenden hakkı olan hakkını ister, bir kısmı şu hakkım vardı, ama helal olsun, Allah rahmet eylesin, der. Alacak verecek işi hal edilir. Zaman zaman dede müdahale ederek, orta yolu buldurur. Bununla ölen insanın dardan kurtulması amaçlanır. İslamî kurallar açısından değerlendirildiğinde, bu dardan indirme töreninin "devir ve ıskat 'la mukayese kabul etmeyecek şekilde Hazret-i Peygamber'in sünnetine daha uygun olduğu görülür. Bektaşiliğin en önemli ayini "Ayin-i Cem'dir. Bu Mevlevî tarikatındaki "Şeb-i Arus" töreni karşılığı sayılabilir. Yılda bir kere yapılması adettir. Ayin-i Cem, tekkenin "meydan odasında" yapılır. Herkesi alabilecek genişlikteki bu odaya "meydan odası" denildiği gibi "meydan evi" de denilir. Yapılan "cem ayini" sebebiyle "Cem Odası" denildiği de olur. Ayrıca, bu cem töreni, daha küçük yerleşim birimlerinde ve köylerde "köy Odası'nda köy meydanında, tarikata girecek olanın evinde, ölü sahibinin evi gibi bir yerde de yapılır. Sadece "ayin-i cem" yapılması için inşa edilmiş bir bina çeşidi yoktur. Son zamanlarda kullanılan CEM EVİ deyimi, ayinin yapıldığı ev anlamında bir kelimedir. Türk mimarlık tarihi, Türk sanat tarihi, Türk tasavvuf tarihi böyle bir ev veya mimarî yapı çeşidini tanımamaktadır. Bu yüzden bütün tarikat erbablarının kendi tarikat erkanlarını gerçekleştirmeleri için bütün tarikatların daha önceki kendilerine ait tekkelerinin ihya ve inşa edilerek tarikat erbablarına verilmesi gereklidir. 'Erkan namıyla icra edilen yolun usulüne gelince; tüm tarikatlarda meşru ve bilinen 'tövbe, inabet, biat, telkin, rabıta, mukabele, muhasebe' gibi bilinen usullerdir. Bunların ise şerî delille sabit oldukları gayet açıktır. Ancak Bektaşi tarikatında farz ibadetlere azami itina edildiği halde nafilelerle iştigal edilmeyip, şuan ki durumda da bir mürşid-i kamilin sohbetiyle feyz alırlar. [….] Bunlardan başka Bektaşi şeyhlerinin, önceki salih Bektaşi şeyhleri tarafından uygulanan, gerek sohbet meclislerinde gerekse zikir ve ibadet toplantılarında tertip ettikleri bazı adap vardır ki, bu şekildeki tarikat adabı da Bektaşilik dışındaki tüm tarikatlarda zaten uygulanmaktadır. Mesela bugün bir diğeri ile karşılaşan derviş elini göğsünün üzerine tazimen getirerek diğer dervişe başını eğmesi ve mürşidin huzur ve makamına bu şekilde baş eğmeleri bahsedilen adaba örnektir. Sufiler arasında bu şekilde saygı adabı, tazim ve hürmetin özel bir geleneği olmakla beraber, Peygamber Efendimizin 'büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir' sahih hadisi delilince, bu hususun dini esaslara göre meşru ve güzel bir adet olduğu da açıkça ortadadır. Önceki Bektaşi-i kiramın içtihat ve kıyas yoluyla tertip etmiş oldukları bu adap, muhtelif şekiller ile Bektaşilik dışındaki diğer tarikatlarda da mevcut olduğu halde inkar edilmemiştir. Bektaşi tarikatında evrat ve zikirler ise kelime-i tayyibe-i tevhidin yüce manasını tefekkür etmek suretiyle bu şekilde devam edilerek huzura (ruhi huzura) ermeye çalışılır. Sabah, akşam namazlarından sonra on iki imam hazretlerinin mukaddes ruhlarından yardım istemek suretiyle topluca salavat-ı on iki imam virdi şerifi okunur. Diğer yazımızda görüşmek üzere Ya selam