Araştırmacıların en çok dikkatini çeken konudur Bektaşi tarikatı. Bir imparatorluk içinde sahip olduğu yeri bakımından da bu yola nasıl ulaştığı bakımından da araştırmaya değer bir konudur.

Araştırmacıların en çok dikkatini çeken konudur Bektaşi tarikatı. Bir imparatorluk içinde sahip olduğu yeri bakımından da bu yola nasıl ulaştığı bakımından da araştırmaya değer bir konudur. Bektaşi Tarikatı, Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğu kabul edilen bir tarikattır ama Balım Sultan'ın Bektaşi tarikatının ikinci piri olarak kabul edildiği ( ölümü 1516) bilinmelidir. Ayrıca Balım Sultan, Bektaşi tarikat erkanını belirleyen kişidir. Bektaşî tarikatı da diğer bir kısım tarikatlar gibi "Vahdet-i Vücûd" görüşünü benimseyerek, kendi mensuplarını "vasıl-ı ila 'allah" olmaya götürür. Bunu gerçekleştirmek için de, tarikata girip derviş olanları dört kapı ve kırk makamdan geçirir. Bu mertebeleri kazanmış olan derviş, Hakk'a ulaşmış, insan-ı kamil olmuş sayılır. Dört kapı, kırk makam ise, Hünkar Hacı Bektaş Velî'nin "Makalat" adlı eserinde yer alır.* Bu, Müslümanlığın kolay anlaşılması için yapılmış bir tasnif olup, bütün tarikatlarca da kabul edilmiş bir tasniftir ki, dört kapı şu isimlerle anılır: Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat. Bunların her birinin de onar bölümden oluşan daha alt tasnifleri vardır, bunların her birine "makam" adı verilir. Her Müslüman Bektaşî tarikatına girebilir. Bunun için yapılacak ilk iş, önceden tarikata girmiş birisine müracaat edilir. Onunla ahbaplık kurulur, onun güveni kazanılır. Daha önce tarikata girmiş olan kimse, Baba veya Dede ile "muhibbi tanıştırır. Tarikata girmesine mani bir hali olup olmadığı inceden inceye araştırılır. Şeriata riayeti de dahil olmak üzere, yalan söyleyip söylemediği, hırsızlık, arsızlık gibi kötü şeylerle meşgul olup olmadığı incelenir. Yani bu devrede insanın kendisini kötü ahlaktan uzaklaştırmasına, güzel ahlaki yaşayışa geçişine fırsat verilir. Mümkün mertebe tarikata az insan alınmaya çalışılır. Gelen insanın artmasıyla kalitenin düşeceği, kontrol mekanizmasının zayıflayacağından endişe edilir. Onun için de derviş sayısını artırma gibi bir merak söz konusu değildir.

Musahibi ile yeni derviş, yol kardeşi, tarikat kardeşi olur. Bunlar arasında hakiki kardeşlik bağı gibi bağ kabul edilir. İyi ve kötü günde bunlar birbirlerine kardeş muamelesi yapar ve birbirlerini unutmazlar. Tarikata giriş sırasında, Dede veya Baba, ayini icra eden tarikat büyüğü, "gelme! Gelme!" diyerek, tarikata girme isteğinden vazgeçmek istiyorsa, hala vazgeçme hakkının olduğunu, girmesi için bir baskının olmadığını belirtir. İkrar verilip, girme isteği tebellür edince de "dönme! Dönme" denilerek dönmeliğin kötülüğü anlatılır.

BEKTAŞÎ TARİKATINDA HUKUK

Bektaşî tarikatı, katı hukuk kurallarına bağlanmıştır. Tarikata giren kimseler bu kurallara uymak zorundadır. Tarikat büyüğü, Dede veya Baba aynı zamanda yargı görevini yürüten hakim görevini de yapar. Tarikat kurallarına uymayanlarla birlikte, şahsî hayatında, komşuluk ilişkilerinde ve bütün sosyal hayatında Türk-İslam ahlakına uymak durumunda olan Bektaşî dervişi, bu kurallara uymaz ve şikayet konusu olursa, "ayin-i cem 'de Dede veya Baba'ya anlatılır. Bunun üzerine bir bakıma mahkeme kurulur, derviş "dara" çekilir. Dar'a çekilmek, Allah, Muhammed, Ali ve "ehl-i beyt" huzurunda mahkeme edilmek anlamına da gelir. Bu tören sırasında kesinlikle yalan söylenmez. Kendi aleyhine olacağı bilinmesine rağmen doğru söylenir. Neticede toplantıyı yöneten Dede veya Baba hükmünü verir ve infaz ettirir. Bu genel hükme rağmen, toplumdaki bozulma, şehirleşme gibi sebeplerle bu mahkeme işinin azaldığını, sadece birbirini tanıyan, birbirine güvenen ve kapalı toplum özelliğini taşıyan yerlerde ve daha küçük meseleler için uygulanmaktadır. Artık Bektaşî köyünde de arazi ihtilafları ile diğer davalar mahkemelere intikal etmektedir.