BEKÂ

15 Mart 2019'da Yeni Zelanda’da Hristiyan olduğunu söyleyen katil "Ayasofya minarelerden temizlenecek" diyor.

Hatırlayalım; 1935'de Ayasofya Cami Müzeye çevrilmişti.

O Ayasofya Camii ki, Milli Mücadele sırasında Rumlar tarafından Kiliseye çevrilmek istenmişti. Sultan Vahdeddin şahsını korumak üzere görevli askeri taburu Ayasofya Camii’ne göndererek ve şu emri vermişti; “Aziz İstanbul’un sembolü olan Ayasofya’ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz”.

1930'lu ve 1940'lı yıllarda "muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız" şeklinde bolca laflar üretilmişti.

Halen günümüzde (2019) "muasır medeniyetler seviyesini aşacağız" diyen siyasetçilerimiz var.

"Hoşgörü" diye diye Müslümanları Hristiyanlaştırmak isteyenler olmuştu 4-5 beş sene önce.

"Türkçe olimpiyatlar" adı altında dinlerarası diyalog reklamını yapılırken, bu olimpiyatlara oluk oluk para akıtanlar günümüzde hala ortalık yerlerdeler.

"Türkçe olimpiyatlarda" arz-ı endam ederek alkış tutarak avuçları şişen siyasiler günümüzde aynı yerlerindeler.

Yeni Zelanda'da 50 Müslümanın katleden katil "Kostantinopol yeniden Hristiyan şehri olacak" diye böğürürken 4-5 sene önce fetöcülar ve onlarla birlikte bir kısım siyasiler Ayasofya'nın siluetine haç işaretleri konduruyorlardı.

Mesele şudur;

Biz Müslüman Türk olarak kimseye düşman değiliz. Kimseye düşmanlık pompalamak istemeyiz ve istemiyoruz.

Fakaaaaaat.

Dostumuzu ve düşmanımızı tanımak istiyoruz ve istemeliyiz.

Tekrar ifade edelim ve tebarüz ettirelim ki;

Aksi bir davranış olmadıkça herkesi dost görmek isteriz ama birileri düşmanlıklarını ve kinlerini canlı tutuyorlarsa,

Milletimizin temel inançlarına dört koldan saldırıyorlarsa,

Cemiyetin temeli olan aile müessesine dinamit koyuyorlarsa,

Biz de kendi temel değerlerimizi hatırlamak mecburiyetindeyiz.

Milletimizin mevcudiyetinin yegane şartı Ehl-i sünnet anlayışıdır.

Milletimiz, İslam ile şereflendikten sonra daima Ehl-i sünnet İslam'ının kalesi olmuştur.

Bence "bekâ" meselesinin özü budur.