Biz Müslümanların iki bayramından biri olan Ramazan Bayramına ulaşmış bulunuyoruz. Bu Allah’ın bir lûtfudur, bir mazhariyettir; bunu bize nasip eden Rabbimize sonsuz hamd u senâlar olsun.

Biz Müslümanların iki bayramından biri olan Ramazan Bayramına ulaşmış bulunuyoruz. Bu Allah'ın bir lûtfudur, bir mazhariyettir; bunu bize nasip eden Rabbimize sonsuz hamd u senalar olsun.

Ramazan Bayramı esasen hem bir sonuç, hem de yeni bir başlangıçtır.

Ramazan Bayramı Bir Sonuçtur:

Üç Aylardan Recebi 'Allah'ın ayı', Şabanı 'Resulüllahın ayı' ve Ramazanı da biz 'ümmet-i Muhammed'in ayı' olarak idrak edegeldik.

Özellikle Ramazanı 'evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş' olan bir feyiz ve rahmet iklimi olarak yaşadık.

İşte Ramazan Bayramı bu manada bir sonuçtur. Sevinç, mutluluk ve feyiz vaktidir. Gönlünde bu sevinç, mutluluk ve feyiz halini hissedenlerden Cenab-ı Hakkın razı olacağı ise delillerle sabittir.

Ramazan Bayramı Aynı Zamanda Yeni Bir Başlangıçtır:

Ramazan Bayramı, geride bıraktığımız bu rahmet, mağfiret, feyiz ve muhabbet iklimindeki kazanımlarla hayata yeni ve taze bir başlangıç yapmak anlamında bir başlangıçtır. -İnşallah- günahlarımızdan arınmış olarak, nefis ve irade terbiyesi yapmış, ihlas ve takva sırrını kazanmış, ihsan ve yakînden de nasip almış olarak…

Hadislerle Ramazan Bayramı:

Sa'd b. Evs el-Ensarî anlatıyor:

Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

'Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler: Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz! O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükafatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz. Ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ettiniz. Mükafatınızı alınız. Bayram namazını kıldıktan sonra bir münadi şöyle seslenir: Dikkat ediniz! Müjde size! Rabbiniz sizi bağışladı! Evlerinize, doğru yola ermiş olarak dönünüz. Bayram günü mükafat günüdür. Bugün sema aleminde mükafat günü olarak ilan edilir.' ( Et- Tergib ve't, Terhib, 2, 332.)

Hadiste anlatılan bu atmosfere ilave edilebilecek hiçbir cümle yoktur. Önemli olan bu manevi atmosferin şuurunda olmak ve bu iklimi teneffüs edebilmektir.

Hadislerde Ramazan Bayramı gecesinin efdaliyetine de işaret edilir:

'Sevabını Allah'tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez.' (İbn Mace, Siyam, 67.)

Aynı şekilde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bize bayramın gündüzünü de değerlendirmemizi tembihlemiştir:

'Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.' ( Et- Tergib ve't, Terhib, 2, 332.)

Bayram günlerinde sıla-yı rahim ve kabir ziyaretlerinin anlamı da çok büyüktür. Ne var ki bu yıl virüs tehlikesi sebebiyle camilerimizdeki vakit ve Cuma namazlarımızdan olduğu gibi, bayram namazı, sıla-yı rahim ve kabir ziyaretleri gibi mazhariyetlerden de mahrum kaldık. Bu gerçekten üzüntü verici bir durum, bir burukluktur. Bu noksanlığımızı ölülerimize bol bol dua göndererek, hayatta olan eşimizi dostumuzu da telefonla arayarak mutlaka telafi etmeye çalışmalıyız.

Bu bayram bunun dışında iki sebeple daha buruk geçmektedir.

Bu Bayramda Yaşadığımız Burukluğun İki Sebebi:

Bu sebeplerden biri koronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden veyahut halen hastanede acı ve ızdırap içinde tedavisi devam eden mümin kardeşlerimizin üzüntüsüdür. Müslüman o kimsedir ki, Müslümanların hem mutluluklarına, hem de hüzün, sıkıntı, keder ve üzüntülerine ortak olur. Bu manada, kaybettiğimiz kardeşlerimiz, onların kederli aileleri ve aynı şekilde hastalarımız ve onların yakınları için elimizden maddi anlamda bir şey gelmese de, kalbî boyutta, dilimiz ve gönlümüzle onlarla beraber olmamızın, onlara dua etmemizin önünde bir engel yoktur.

Bu vesileyle Rabbimizden ölen kardeşlerimize rahmet, hasta kardeşlerimize de acil şifalar niyaz ediyoruz.

Bu bayramdaki burukluğumuzun ikinci büyük sebebi ise, İslam coğrafyasının içinde bulunduğu acıklı manzaradır.

Kan, gözyaşı, mahrumiyetler, ölümler, tarife gelmez daha nice acılar İslam coğrafyasını uzun yıllardır ciddi manada sarmış durumdadır. Bu manzara karşısında Müslümanların derdiyle dertlenmeyi imanının gereği sayan gerçek Müslümanların üzülmemesi, bu hüznü yaşamaması mümkün değildir.

Gelecekte Yaşamayı Umduğumuz Uhrevî Bayramlar:

Bu bayram münasebetiyle, gelmesini büyük umut ve hasretle beklediğimiz başka ve çok daha büyük bayramlara da işaret etmek yerinde olacaktır:

- Hayatımızı iman, ibadet ve istikamet üzere geçirerek, imanımızı selamete alarak, ihlas ve samimiyetle geçireceğimiz bir ömrün sonunda, bütün bunların meyvesi olarak son nefesimizi hüsn-ü hateme ile verebilmek, tevhid ve şehadetle göçebilmek de bizim için gerçek bir bayram olacaktır. Allah hepimize nasip eylesin. Bu manada bugün idrak ettiğimiz Ramazan Bayramı, yukarıda değinildiği gibi hepimiz için yeni ve taze bir başlangıçtır.

- 'Rabbin kimdir, peygamberin kimdir, kitabın nedir, dinin nedir?' gibi kabir sualleri, tahrifatçı, bozguncu, ifsatçı nasipsizlerin inkarına rağmen haktır, gerçektir. Bu konuda mütevatir derecede hadisler mevcuttur. Bu suallere gereği gibi cevap verebilmek de her mümin için gerçek bir bayram olacaktır.

- Yeniden diriltilip mahşer meydanında toplanmamızdan sonra, Sevgili Peygamberimizle söz verdiği gibi bizi bekliyor olacağı Kevser Havuzunun başında buluşmamız, onun 'livau'l hamd sancağı' altında toplanıp şefaati bereketiyle kurtuluşumuzu umacağımız an da bizim bayramımızdır.

- İnsanın aldığı her nefesten hesaba çekildiği o çetin günde Rabbimizden meccanen affolunmayı dilememiz ve bunun kabul olunması da bir başka büyük bayramımız olacaktır.

- Yine mahşerde, dayanılmaz korku ve endişelerin ardından amel defterlerimiz sağ tarafımızdan verilip, mizanda Allah'ın lütuf ve yardımıyla sevaplarımız ağır bastığında yaşayacağımız sevinç de bizim en büyük bayramımız olacaktır inşallah.

- Ve son olarak yine Allah'ın lütfu, Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) şefaati bereketiyle, büyük korkular yaşamadan sıratı şimşek gibi geçmek nasip olduğunda, cennetin bir adım önünde de bizi bekleyen bir bayram vardır.

Bundan sonrası ise insan için ulaşılması en büyük lütuf ve ikram olan cennet ve cemalullah ile müşererref olmak, yani ebediyen, kesintisiz, mutluluğun doruk noktasında bir bayram içinde yaşamaktır. İnşallah Allah bizlere ve bütün müminlere nasip eylesin.

Bir bayramı idrak ettiğimiz bugünde, önümüzde bizi bekleyen daha ne zorluklar ve bu zorlukları aştığımızda yaşayacağımız ne bayramlar olduğunu da düşünmeliyiz.

Allah bütün müminlerin yardımcısı olsun, bizi bu gerçek bayramlarla müşerref kılsın inşallah.

Yazımızı dünyadan ahirete kurtularak gitmenin, bahsettiğimiz bu bayramları yaşaya yaşaya, ebedî bayrama ulaşmanın sırrını ihtiva eden şu ayetlerin mealiyle bitirelim:

'Ey mutmain olmuş (imanın huzuruna kavuşmuş) nefis! Sen O'ndan razı, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir!' (Fecr: 27 – 30.)