Bu Coranavirüs olayıyla, yaşadığımız ülkenin bizim için ne anlama geldiğini anlamayan birçok kişinin artık anladığını umuyorum. Hoş, her ne olursa olsun bunu göremeyenler her zaman olmuştur ve her zaman da olacaktır.

Bu Coranavirüs olayıyla, yaşadığımız ülkenin bizim için ne anlama geldiğini anlamayan birçok kişinin artık anladığını umuyorum.

Hoş, her ne olursa olsun bunu göremeyenler her zaman olmuştur ve her zaman da olacaktır.

Batı'da sağlık sitemi çökerken bizde şahlanıyor maşallah.

Gözün gördüğü, hatta bazılarının hayranlık duyduğu Batı'nın dahi görüp takdir ettiği sağlık sistemimizi ve doktorlarımızı hala görmemek için direnenlerini gördükçe 'Bunlar nasıl vatandaş, hadi onu geçtim nasıl insan?' diyorum.

Tamam, kendinizi Atatürkçü veya Kemalist olarak tanımlıyorsunuz; anladık! Zaten kimsenin Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile bir sorunu yok ama ülkende olan güzel işlere sevinmemek, yok saymak, kötülemek mi Atatürkçülük veya Kemalistlik ya da laiklik veya demokratlık? Hepsini bir kenara kolalım, ya 'İNSANLIK?'

Tamam, Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Ak Parti'yi sevmiyorsunuz hatta nefret ediyorsunuz, bunu da biliyoruz artık ama bu 'Sağlık Sitemi' bir gün sana ve sevdiklerine de lazım olacak.

Sizden kimse bir şeyci olmanızı beklemiyor hatta dinsiz ol ya da başka inançlardan gel ama 'ne olursan ol insan ol' be kardeşim!

Güzel olanı görmezden gelirler ama en iyi kendileri faydalanırlar; hatta bir de en mükemmelini isterler.

Güzel olmasa daha az yorulacaklar çünkü o zaman haklılık tarafları olacağı için rahatlar.

İyi olanı kötülemek için daha fazla yoruluyorlar haliyle.

Bir insan sağlık siteminin kötü olmasını neden ister ki?

Şu son 45 günde 'hadi virüs patlasın' diye bekleyip duranları biliyoruz.

Ufak tefek şeyleri yapıp dünyanın en büyük işini yapıyormuş gibi algı oluşturanlar birden bir balon misali patlayınca afalladılar.

Belki 20 yıl önce olsaydı Adana'da revirden bozma bir düzmeceyi sahra hastanesi diye yutturabilirlerdi ama çok şükür millet hastane nedir biliyor artık.

Yine yılar önce olsa hayali dökmek istedikleri 500 bin ton asfaltları da yutturabilirlerdi belki ama çok şükür hesap kitap yapılabiliyor artık.

'SEHVEN' ve 'PROTOTİP' kelimeleri ile savunmaya geçerek sadece bu iki kelimenin ne anlama geldiğini millete öğretmiş ama kendileri açısından bir anlamsızlık olduğunu göstermiş oldular.

Düşünsenize, 16 milyon insanın Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisini eleştiren hizmet ettiği halkı Twitter'dan engelliyor; komik ötesi.

Yahu arkadaşım sen belediye başkanısın ve her şeye açık olmalısın. Vatandaş bu, sabredeceksin , görmeyeceksin!

Sen sıradan birisi değilsin ki!

Ama yok!

Asla eleştirmeyeceksin. 80 liralık kolileri 150 liraya millete sunacaklar, 500 bin ton hayali asfaltı atacaklar, revir bozmasını hastane diye yutturacaklar ve sen bunları eleştirmeyeceksin.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanı Fahrettin Altun'un evini CHP İlçe Başkanı ve adamları gözetleyecek, fotoğraf çekecek yani kanuna aykırı davranacak ve İl Başkanları da çıkıp bunları güya millet adına yapıyorlar diye savunacak!

Ve en acısı, bir kadın olarak diğer bir kadının gözetlenmesine göz yumacak hatta destekleyecek.

Yani resmen bir kadının mahremiyet gaspıdır bu!

Peki o halde hukuk niye var?

Onlar her şeyi yapar ama sen ben yapsak tacizci, suçlu olur çıkarız. Bunu kimse kimseye yapamaz yapmamalı!

Ayşenur Arslan çıkıp CHP'nin silahlanabileceğini söyler; çünkü onlar sandıktan alamazlarsa her şeyi yapma hakkını kendilerinde görürler.

Aslında konu şu; yıllarca cahil, yobaz, bağnaz diye eleştirdikleri kesim, onların hiç yapamadıklarını hatta yapmayı hayal bile edemediklerini yapınca hazmedemediler.

Yılarca ilerleme fırsatı vermedikleri kesim ve insanlar dünya tarafından takdir edilince iyice çıldırdılar.

Vatanı milleti için siyasi arenaya çıkmış olanlar iyiye iyi, kötüye kötü derler ama dış güçlerin kölesi olmuş ve onlar bunlar gibi davranırlar.

Ha tabi bir de dine karşı o tepkili kafa yapıları o bağnazlık, yobazlık ve cahillikleri en birinci sırada bir sebep!

Sorsan herkesten daha Müslümanlar ama din ile ilgili hiçbir eyleme tahammülleri yok ve adeta yok etmeye çalışıyorlar.

Yıllardır söylediğim gibi: Hristiyanlaşmış bir İslam modeli anlayışındalar ve bunun için uğraşıyorlar.

Ve koca mega kent İstanbul'un Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu nereye koşuyor?

Güzel ve başarılı bir algı operasyonu ile belediye başkanı seçilen İmamoğlu, bu belediyeciliğin sadece konuşmakla olacağını zannetmişti galiba ama öyle olmadı.

Farkında mısınız; İstanbul diye bir şehir var ama Belediye Başkanı diye bir algı ortadan kalktı.

Ve İmamoğlu'nun yaptıklarına bakınca sadece beceriksizlik değil, adeta bir amaca hizmet ettiğini düşünmeden edemiyorsunuz!

23 Nisan'da çocuklara dağıttıkları broşürlerde yapılmaya çalışılan algı operasyonu ortada!

Aleviliği bir din gibi gösterip mezhep çatışması için sinir uçlarını kaşımaya çalışmışlar. Fakat çok şükür Alevi vatandaşlar ve Sünni vatandaşlar bu oyuna gelmediler.

Yahudi hahamın ayak arasına yandan bakınca görülen'Allah' lafzını koyarak kutsallara saldırı!

Çocukları sokak eylemlerine teşvik!

Demokrasinin sadece sandık olmadığı, gerekirse her şeyin yapılabileceği algısı, Ayşenur Arslan'ın silahlanma çağrısı gibi.

Tüm bunlara baktığımızda aslında burada asıl amaç, İstanbul Büyükşehir Belediyesine kayyum atanmasını sağlamak ve bunun üzerinden siyasi bir cephe açıp bunu uluslararası bir şikayet mecrasına kadar taşımak.

Malum, bilirsiniz bunlar, ona buna mektup yazıp ülkesini şikayet etmeyi pek severler.

Seçilmiş bir belediye başkanın beceriksizliğini, kutsallara ve mahremiyetlere saygısızlığını görmezler ama dokunsan seni şikayet ederler.

Allah'tan güçlü bir devlet yapımız ve bu yapının içinde iyi bir İstanbul Valimiz var da millet şu sıkıntılı günlerde ser sefil olmadı.

Evet, bunların kafaları değişmez!

Ne başörtülüye gülümsemeleri samimi ne de dine karşı güzellemeleri samimi!

Ellerine fırsat geçse 18 Şubatları mumla aratırlar.

Hal böyleyken ve apaçık ortadayken ne dine ne özel hayata ne genel hayata ne anayasaya ne vatandaşa hiçbir şeye saygısı olmayan bir zihniyetin, ülkesi için çalıştığına veya çalışacağına inanmak mümkün mü? Elbette değil! Bence İstanbul Büyükşehir Belediyesine kayyum atanma olayını hiç konuşmayalım çünkü zaten bu devlet başka ülkelere de yeterken İstanbul'a haydi haydi yeter.

Ne kaldı ki? Kaldı şurada 4 yıl daha...

Neler neler geçmedi ki!