BAŞKANLIK SİSTEMİ - 1

Türkiye’nin çözmesi gereken önemli bir sorun da yönetememe, yönetilememe sorunudur. Bunun nedeni yumuşak güçler ayrılığı sistemine dayanan, yasama ve yürütme arasında esnek bir ilişki ve etkileşim olan Demokratik Parlamenter sistemdir. Cumhuriyet döneminde tek parti iktidarları (Tek başına iktidarlar dönemi) döneminde ilerleme ve kalkınma yaşanmış, yalnız 1960’lardan itibaren sık sık yaşanan koalisyon hükümetleri döneminde krizler ve kaoslar yaşanmış, elde edilen kazanımlar harcanmıştır.

Öncelikle, Başkanlık sisteminin ne olduğu, dünyadaki örnekleri, nasıl bir Başkanlık sistemi öngörüldüğü, Türkiye’nin neden Başkanlık sistemine ihtiyaç duyduğu, Başkanlık sistemine geçmekle ne amaçlandığı hususlarına değinmeden önce birkaç konuya değinmekte yarar görüyorum.

Türkiye’de Başkanlık sistemine geçmekle Padişahlık yada Sultanlığın geleceği, tek adamlığa yada diktatörlüğe geçiş yapılacağı, rejimin değişeceği yönünde deli saçması ve kör cehalet örneği yaklaşımlar ve eleştiriler vardır. Bu eleştirilerin hepsi maksatlı, yalan ve halkı yanlış yönlendirmeye yönelik yaklaşımlardır. Başkanlık sisteminde tek adamlık mümkün değildir, çünkü tam demokrasinin ve çoğulcu demokrasinin en güzel uygulandığı, güçler ayrılığı ilkesinin en katı şekilde uygulandığı, Başkanın kesinlikle yasama ve yargı erkine yönlendirme yapamadığı, (check and balance) denetim ve denge mekanizmasının en keskin şekilde uygulandığı sistem Başkanlık sistemidir. Başkanlık sistemine geçmekle rejim değişmez, sadece yönetim sistemi değişir. Çünkü Başkanlık sistemi demokrasinin uygulandığı yönetim sistemlerinden sadece biridir. Diğerleri Yarı Başkanlık sistemi, Demokratik Parlamenter sistemdir.

Başkanlık sistemine geçmeden devlet yönetiminde uygulanan rejimlere kısaca değinmeyi yararlı görüyorum. Devlet yönetiminde tek kişinin egemen olduğu rejim, mutlak monarşi; tek kişinin, kralın, imparator yada padişahın yetkilerini meclisle paylaştığı rejim meşruti (meşrutiyet yönetimi) monarşi; yönetimde belirli bir sınıfın, kesimin, yada zümrenin söz sahibi olduğu rejim oligarşi; yöneticilerin, devlet yönetiminde iktidarların seçimle değiştiği rejim cumhuriyet rejimidir. Cumhuriyet rejimi otoriter cumhuriyet ve demokratik cumhuriyet olmak üzere ikiye ayrılır. Çoğulcu, katılımcı, çok sesli ve halkın karar alma mekanizmalarına katıldığı rejimler demokratik cumhuriyet (Fransa, Türkiye…); adında sadece cumhuriyet olan, baskıcı ve yönlendirmeli seçimlerin yapıldığı, herkese seçme ve seçilme hakkının verilmediği, kısıtlamaların olduğu rejimler otoriter cumhuriyettir (Mısır, Suriye…). Yani yukarıda ifade edilen eleştiri bağlamında sistemin değişmesi ile rejim değişikliği söz konusu olmaz, sistem değişikliği ile rejim değişikliğini, sapla samanı birbirine karıştırmamak, öküz altında buzağı aramamak gerekmektedir.

Başkanlık sistemi, devlet başkanlığı ile hükümet başkanlığının Başkanın kendisinde toplandığı, Başkana güçlü ve etkin görev ve yetkilerin verildiği, yürütmenin Başkana ait olduğu bir yönetim sistemidir. Yürütmeyi oluşturan Başkan ve Bakanlar Parlamento üyesi değildir. Başkan kendi ekibini kendisi, Parlamento dışından oluşturur. Başkan yürütme yetkisini tek başına kullanır. Dış politika, savunma ve ekonomi konularında politikaları belirleme, askeri, sivil ve yargı alanında üst düzey atamaları yapma Başkanın yetkisindedir. Başkan yalnız, yasama ve yargı alanlarına asla müdahale edemez, talimat veremez. Ulusal güvenlik politikaları, önemli ve stratejik meselelerle ilgili yılda bir kez Başkan, Parlamentoya mesaj gönderebilir. Başkanlık sisteminde, Demokratik Parlamenter sistemde olduğu gibi (Cumhurbaşkanı, Başbakan) çok başlılık söz konusu değil, tüm yürütme yetkisi Başkanda toplanmıştır. Bu bağlamda, devlet yönetimde etkinlik, verimlilik, hızlı karar alma, alınan kararların hızla uygulanması ve hızlı reform süreci ile hızlı kalkınma söz konusudur. Yani siyasi istikrar, güçlü yönetim, hızlı kalkınma, ekonomik istikrar mevcuttur.

KAYNAKÇA

1- Şeref GÖZÜBÜYÜK, Anayasa Hukuku- Ankara 2004.

2- Vikipedi.

3- “BAŞKANLIK SİSTEMİ HAKKINDA” Prof.Dr.Durmuş Yılmaz.