BAŞ OLMA SEVDASI

Ankara Büyük Şehir Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki, Veyis Ateş’in Akılda Kalan programında Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş Veli… gibi mutasavvıfların günümüzde hiç de ilgi görmeyen Tasavvuf Felsefelerine uygun önemli bir açıklama yaptı. insan nefsinin en önemli hastalığı baş olma sevdası dedi, dava arkadaşlarını da bundan korunmaya davet etti. Kutluyorum onu. Ak Partinin 9 sınırlı Samsun listesinin 7.sırasından seçilmeyi başarmış ilk milletvekili Mehmet Kurt da derdimi bildiği için olacak, bir yorum paylaşmış benimle. Akit yazarı Abdurrahman Dilipak da diyormuş ki “Ak Partiyi şu an en çok yıpratan CHP falan değil, içeride köşe kapmaca oynayan fırıldaklardır.” Bu doğrultuda çok yazdım. Kurtulmanın tek yolu var: STK’lar aracılığıyla kitlelere açılmak! Niye? Söyledim geliyorum: Kirli niyeti de baş olma sevdasını da kitleler görüp tasfiye edebilir ancak. Ne kadar bilgili, görgülü, tecrübeli, iyi niyetli, değerli olursa olsun bu işi bir, on, yüz…kişi başaramaz. Bilimsel gerçek bu! Şöye bir bakalım geçmişte olan bitenlere:

Abdullatif Şener, ikna edemedim dediği lideriyle ters düştü. Sonra baş olmak istedi, Türkiye Partisini kurdu ve dolaştı durdu bir süre. Benimsedi mi kitleler? Hayır. O noktada nedamet getirmeli ve çekilmeliydi köşesine. Ne yaptı? Muhalefete geçip vurdu durdu eski davasına. Şimdi de CHP’de vekil. Ak Partili vekillere Meclis’te dedi ki ekonomide her şeyi ben yaptım, hepinizin burada olmasının nedeni de benim! Grup Başkanı Naci Bostancı da öyle bir cevap verdi ki salon sus pus oldu, ekran başındakilerin de titremiş yürekleri! Çok kişiden duydum.

İdris Naim Şahin, üç dönem üst üste vekil oldu. Ta liseden arkadaşı lider, onu genel sekreter de İç İşleri Bakanı da yaptı. Görevden alınınca ayrıldı, şimdi adı bile hatırlanmayan parti kurdu. İktidarına karşı isyan yürüyüşü yapanların da en ön safında görüldü gövdesiyle. Şimdi de Ordu Tv 52’de onlar 15 Temmuz hainiymiş meğer, yakalanıp yargılansınlar diyor. İyi de liderin paralel yapı diye bağırırken ne arıyordun yanlarında? Ta İstanbul Belediyesindeki önemli görevinden beri yanında olduğun liderine karşı cephe açmışlarla görünmek nasıl bir siyasetti? O lider ki seksen öncesinde devletin valisine “Defolup gitmelidir!” diyebilecek kadar ileri gitmiş birini, birlik, bütünlük, denge adına iki dönem Kültür Bakanı yapmış, ahde vefa yerine terk edilişini görmüştü. Muhalif olmak için onunla bir olup Perşembe’de Seyit Torun’un elini kaldırmak neyin siyasetiydi? İçim acımıştı ikisinin de hemşerisi olarak. Ünye Haber gazetesi de 21 Ocak 2014 günü, Ak Partiyi Ağır Topları Vurdu acı yüklü demecimi manşetten vermişti. O sayıyı bulup okumalarını dilerim. Şimdi de CHP, İyi Parti derken… Erbakan Ocağından aday olmuş. Bu nasıl bir siyaset Allah’ım, sen aklımı koru! İyilik yapılan hemşeri oylarına güvenip de böyle aday olacağına, nedamet getirip kurucu dava arkadaşı Hilmi Güler’in yanında yer alarak Orhan Baba’nın “Hatasız Kul Olmaz” şarkısını söyleme ve söyletme şansını kullanması gerekmez miydi?

O Hilmi Güler ki dava kurucusu ve ar-ge yöneticisiydi. Vekil de bakan da oldu. Bu görevleri bitince de her seçimde Ordu sahasında kendinden sonra gelenlerin yanındaydı hep. Köşe kapmaca oyunu görüldüğü için yeniden göreve davet edildi belli ki. Samsun’da da il kurucusuyken tanıştığım Mustafa Demir aday. CHP’nin bu zamana kadar hep kazandığı Çankaya’ya da Ak Parti Adayı Amber Türkmen! Su serpiyor yüreklere hep dinlenmeden. Bir de güzel afiş asmış, okumadan geçemedim doğrusu. Diyor ki bana ulaşın lütfen! Ne büyük gönül zenginliği! İşte halka yakın olmak bu, halk insanlığı bu. Belli ki siyasette iyice yetiştirmiş kendini. Hanımlar, hani hanım siyasetçi az diye yakınıyordunuz ya, işte size şans! Particiliği bırakın da sahip çıkın! Geçen yıl bir sorun için şimdiki başkandan randevu istemiştim. Bir eski çalışma arkadaşını araya koyduysam da dönmedi bir türlü. Çankaya’daki bu klasik anlayış bitsin artık, Amber Hanım herkesle ilgilenir, şans verilsin yeter ki!

İstanbul adayı Binali Bey, ulaştırma hizmetleriyle kendini kanıtladı. Rakibiyle de kavga etmiyor. Ancak Ekrem İmamoğlu da CHP’nin çatışmacı siyaseti dışında bir tutum içinde. Milletin özlediği bir siyasetçi tipi. Kaybetse de CHP’nin anlayışını değiştirecek bir siyasî figür sanki. Dikkat çekti ve umut veriyor. Yapacaklarını anlatıyor sadece, çatışmaya zorlayıcı soruları geçiştiriyor! Körtaraf değilim, kutluyorum. İktidarlar ancak bu yolla etkilenebilir işte!

Dilerim ki yeniden bir başlangıç olsun bu son seçim. Halka hizmet yolunda dava ruhu taşıyanlar güç kazansın. Birçok eleştiri ve yorumlardan anlıyorum ki partilerde bazı il ve ilçelerin aday tercihleri doğru olmamış yine. Et kemiksiz olmaz derler ama siyasette halk baskısı artıyor git gide. İtibarı olup da hakkı yenenleri, kazandırmadı mı halk? Görmedik mi örneklerini? Bu sahiplenme, köşe kapmacıların ayak oyunlarını zamanla hepten bitirecektir. Oraya buraya savrulmak, halk gözünde fırıldak olmak yani baş olma sevdasına tutulmak niye? Mansur Yavaş, baş olmak için davasından geçti. Kazansa ne olur ki? Kimliği, yönetime yansımazsa halk ne gözle bakacak ona?

Rahmetli Ozan Arif’in güzel bir sözü var: Çakal girdi diye ormanı mı yakalım? Siyasette güç davadır hanımlar, beyler! Rüzgâr önünde kuru yaprak gibi savrulmaz, kaya gibi yerinde durur. Haksızlık varsa mücadelesi yerinde verilir, taş yerinde ağırdır çünkü. Oraya buraya yelken açanlar, gittikleri limanda hiç de emniyette değildir. Niye? İtibarı olmayanın ağırlığı olmaz ki. Bir tekmeyle yuvarlanır gider. Makam, mevki, köşe itibardan önemli değildir.