Bazı yazılarda, Ayasofya'nın başlangıçta dönemin müslüman İsevileri için inşa edildiğini okuyorum. Yapılış amacına dair birkaç önemli tarihi olaydan bahsedeceğim.

Bazı yazılarda, Ayasofya'nın başlangıçta dönemin müslüman İsevileri için inşa edildiğini okuyorum. Yapılış amacına dair birkaç önemli tarihi olaydan bahsedeceğim.

İsevilik-Müslümanlık-Hıristiyanlık tanımlarıyla başlayalım. İsevi kelimesi, tıpkı Musevi, Muhammedi, Alevi kelimeleri gibi, Arapça "ism-i mensub" kalıbından gelir. İsa'ya, Musa'ya, Muhammed'e, Ali'ye tabi-mensup anlamı taşır.

Mantık olarak Adem Aleyhisselamdan Efendimiz Aleyhisselama kadar gelen tüm hak peygamberlere iman etmiş tüm inananlara "müslüman" demek yanlış olmaz; İseviler dahil. Tabi bu İseviler, dönemin Allah'ın varlığına birliğine iman etmiş olanlar. Said Nursi'nin bahsettiği ve şu anda müslümana benzer bir hayat yaşayan İsevilere, Said dışında "bi nevi müslüman" diyene rastlamadım. Devam edelim...

Hıristiyan kelimesinin çıkış noktası, İsa Aleyhisselam zamanında, ona inananlara düşman olan ve koyu bir Yahudi olan Aziz Paulus'tur. Diğer adıyla Aziz Paul, ilk olarak İsa'ya, latince kutsal anlamına gelen "christ" tabirini kullanan kişidir. Ona tabi olana söylenen "christian" kelimesi dilimize "hıristiyan" olarak geçmiş.

İsa Aleyhisselam'ın çarmıha gerilme hadisesinden sonra, ona inananlara Roma, defalarca katliam yapmıştır. Bu kıyımların en büyükleri İmparator Decius, Valerius ve Diokletianus dönemlerindedir. O kanlı yıllarda İseviler inançlarını, ibadetlerini hatta ölü gömme merasimlerini bile yüzyıllarca gizlemişlerdir.

Ta ki Büyük Konstantinus İmparator olana kadar. Yazımın amacına en iyi ulaştıracak, Nikea (İznik) Kredosu yani önemli dini kararların alındığı, bizzat Konstantinus'un başkanlığını yaptığı bu toplantıda, sorumuzun yanıtını bulacağız.

Bu toplantının en önemli konusu, İsa'nın tabiatı tartışması. İsa Tanrı'nın oğlu değil, aynı tabiattan değil diyen Ariusçular bu konsilde tamamen dışlanıyor ve reddediliyorlar. İsa'nın haşa Tanrı ile aynı özden olduğu, Tanrı'nın oğlu olduğu (homoousius) görüşü kabul ediliyor.

Konstantinus çok zeki ve politik bir lider. İlk zamanlarda sırf halk arasında popüler diye "Sol İnvictus" denilen güneş tanrısını, ilahi efendisi seçmiş, İstanbul'u başkent yaptıktan sonra, birçok din için ibadet mekanları inşa etmiştir. Kendi Hıristiyan olmamasına rağmen, kalkan ve flamalara haç sembolleri koydurmuştur. Bi nevi CHP'nin çarşaf açılımı ya da İmamoğlu'nun malum resmi Türkiye'ye getirmesi gibi.

İşin iç yüzünü bilmeyenler Konstantinus'u da İmamoğlu'nu da canı gönülden sever. Sevsinler. Konuya devam edelim...

Hıristiyanlar dinlerini serbestçe yaşama hakkına kavuştukları zaman, kendilerine bir ibadet mekanı arayışına giriyorlar. Paganların, mahkeme ya da kabul salonu, pazar yeri gibi sosyal amaçlarla kullandıkları bazilikaları kilise olarak kullanmaya başlıyorlar.

İleriki zamanlarda kiliselere birer vaftiz havuzu dahil ediliyor. Hıristiyan olan yetişkinleri vaftiz etmek için. Çünkü ataları Adem'in yediği elmadan dolayı dişlerimiz kamaşır diye günahkar doğduklarına inanıyorlar ve kutsal su ile o günahtan arınıyorlar. Halbuki İslam'da insan tertemiz doğar, büluğ çağına kadar günahsızdır. Zamanla işin hak dinden nasıl uzaklaştığına buna benzer sayısız örnek var.

Kiliselerde ayinler sırasında uygulanacak ritüeller, İsa'dan yüzyıllar sonra kararlaştırılıyor. İnciller yazılıyor. Kutsal kitap sahneleri (Adem ve Havva, Kabil'in Habil'i öldürmesi, Nuh tufanı gibi...) taze dini yaymak için duvarlara, el yazmalarına, lahitlere vs resmediliyor. İsa Aleyhisselam'dan yüzyıllar sonra, yepyeni bir din modeli icat ediliyor ve sonraki dönemler bu dine inanmayanlar, aynı Roma eliyle öldürülmeye başlanıyor.

Yani Konstantinus Hıristiyanlığa bir çeki düzen verdikten sonra işin rengi değişiyor. Ayasofya da, o zamanki ismiyle Megale Eklessia, İseviler değil Hıristiyanlar için yapılmış oluyor.

Bu popüler taze dini benimsemeyen müslümanlar da kalmış tabi. Hz Muhammed'i bir çocukken Şam'da görüp, onun son peygamber olduğunu anlayan Rahip Bahira gibi.

Sonunu şöyle bağlayalım. Sizden olmayan biri, sizi düşünüyormuş gibi yapıp, haklarınıza çeki düzen vereceğini falan söylerse levyeyle kovalayın.