ATSAN ATILMIYOR

Atsan atılmıyor satsan satılmıyor ve ya alanı yok deyimi, tam da Türkiye ve ABD müttefiklik ve bu minvalde ki ilişkisi için biçilmiş kaftan gibi.

İkili ilişkimizde tehdit var, blöf var, naz var caz var, türbülans var yama var. Kırgınlık, sitem, aba altından sopadan tutunda, çok çeşitli entrika ve bel altı ( ABD) vuruşa kadar var. Ancak, bunca varlar içerisinde bile birbirinden kopmayan/ kopamayan bir ilişki var.

Birbirlerine bakışlarda ki yapmacıklık, tokalaşmalarda ki ikircikli tutum, kameralara zoraki yansıya gülüş, birbirlerinin yüzlerine ‘’ bizler müttefikiz’’ cinsinden kabulü namümkün beyanatlar…

Birbirlerine gülümserken, birbirlerinin elini sıkıp üst üste sallarken bile birinin diğerini boy hedefi haline getirdiği nevi şahsına münhasır bir dostluk.

Yolunu şaşırmış, doğru bir adres ve uygulanabilir bir saha arayan doğrular, ABD’nin sömürü ötesi ahlaksız tavrı ve uygulamaları sonrası heba olup gidiyor.

Sabahın erken saatlerinde Pentagon ‘’ Türkiye F35 programından çıkarıldı ‘’

Öğleden sonra ise Beyaz Saray ‘’ Trum, Türkiye için herhangi bir yaptırım uygulama taraftarı değil ‘’

Ne senle ne sensiz olmuyor oyunu oynanırken, her iki tarafta çeşitli saiklerden hareketle birbirlerinden kopmayacağını, kopmak istemediğini ve böylesi mutlak bir kopuşun her iki taraf içinde nahoş sonuçlar doğuracağını bilmesinden hareketle, birbirlerine blöf yapıp durmaktalar. Blöfünü gördüm diyen ve görmek isteyen de yok gibi.

Her iki tarafın beyni berrak değil, aldığı kararların günlük ve günü kurtaran kararlar olduklarını bilmelerine rağmen bir türlü iki ciddi devlete yakışan tavrı takınmamakta ısrar ediyorlar. İki tarafta bu tatsız oyunu uzatmaktan yana gibi görünüyor.

Her ne kadar birbirlerine karşı hatları keskin bir reddedişleri yoksa da, bir umudu barındıran yaklaşımdan söz etmekte olası değil.

İki tarafta şaşkın, kararsız ve rahatsız. Her iki tarafta sinir küpü halinde anahtarı parmakları arasında döndürüp durmakta. Kimsenin aklına kapının kilidini açmak gelmiyor.

Her iki tarafın diğeri aleyhine kartları var ve küçükten başlayarak yavaş yavaş masaya sürerken, yine her iki tarafın elleri titremekte. Yine her iki taraf birbirinin blöfünü açıkça görüyor olmasına rağmen, gördüm deme cüretini gösteremiyor.

Korkunç ve tehditkâr görüntü veriyor olmalarına rağmen son derece komik kaçtıklarının farkında bile değiller. Deforme olmuş uyarı ve ikazlar, ciyak bir tonda seslendirilen ucuz tehditler ve ciddiyetten yoksun kaş çatışlar, ergenlere bile rahmet okutan cinsten malayani hareketler.

Cesur bir manevra yapmaya meyyal olmadıkları gibi olamayacaklarını da biliyorlar. Birinin diğerini gözden çıkarması pek mümkün değil. İkisinin de birbirine mevcut politikaları dolayısıyla ihtiyaçları var. Hal böyle olmasına rağmen, rüşvet almam yan cebime koy oyununu da gözümüzün içine soka soka oynamaktalar.

Anlamadığım, anlamak istemediğim ve anlamaya da gönüllü olmadığım bu kavga, zifiri karanlıkla birbirleriyle fingirdeşen iki aşık gibiler. Oysa mevcut durumdan çıkmak ve doğrulmak için çabalamaya dahi gerek yokken, geri planda yapılmak istenilen şeylerin bilgisinden mahrum oluşum, hem midemi bulandırmaya ve hem de zihni kramplara sebebiyet vermekte.

Tebelleş bir tutum var orta da. Herkes bir mevzi almış ve terk etmek gibi bir niyeti de yok. Hoş, alınan mevziden ne bir adım ileri ne bir adım geri gitmeye kimsenin niyeti yokken, aldıkları mevzilerin kimsenin hanesine puan kazandırdığı da yok.

Anlamsız bir tahammül, gereksiz bir sabır, mantıksız bir katlanış cereyan ederken, tadı çıkarıla çıkarıla çiğnenen ‘’ müttefik ‘’ kavramının iğfaline kadar tanık oluyoruz. İki tarafta nişan alıyor ama hedef başka yerde nişangâh bambaşka yerde. Kimsenin kimseyi vurmak şöyle dursun incitip ürkütmeye bile niyeti yok.

Dedik ya birçok amil var birbirlerinden kopmamaları için. Hülasa ne senle ne sensiz ve ya atsan atılmaz satsan satılmaz…