Asrın en siyasi padişahı

Tarihin gerçekleri gün yüzüne çıkarmak gibi bir sorumluluğu vardır.

Bu tarih adına bir zarurettir.

Yalana karşı direnir.

Yıllar sonra bile ipuçları verir. Yeni deliller sunar.

Geçte olsa hakkını teslim eder, haksızlığa uğramışların…

Bu genel girizgahtan sonra asıl mevzumuza gelelim.

Osmanlı tarihinin; özellikle son yıllarda en çok konuşulan, tartışılan padişahı 2. Abdülhamid Han’dır.

Bunun nedeni tarihin yalana karşı bir isyanı ve yalanla uyutulan nesillerin gerçeği öğrenme yolunda gayretleri olarak görmek gerekiyor.

Avrupa’nın en buhranlı döneminde ve sömürgeciliğin zirve yaptığı bir vakitte geniş ve büyük bir İmparatorluğu 33 yıl ayakta tutmayı başarmış bir hakan 2. Abdülhamid Han.

Kendisinin açtığı mekteplerden yetişen, Avrupalılar gibi giyinip kuşanarak, onlar gibi yiyip içerek, onlar gibi düşünerek İmparatorluğun selamete ereceğini hayal eden, halkla ve devletle alakası, devlet ve millet kaygısı olmayan, milli şuurdan uzak sözde aydınlar padişahın hal edilmesine zemin hazırlayarak koskoca Osmanlı İmparatorluğunun fişini çekmişlerdi.

Yahya Kemal, genç bir öğrenci olarak Paris’e gidiyor. Bakıyor ki Bulgarlar, Rumlar ve Ermenilerle beraber bizim Jön Türkler de sürekli olarak Sultanın aleyhinde gösteriler yapıyorlar.

Önce buna şaşıyor!..

“Nasıl olur da bir hükümdar hem Rumların, Bulgarların, Ermenilerin hem de Türklerin düşmanı olabilir?” diye düşünmeye başlıyor.

Sonunda vardığı kanaat şudur:

“Anladım ki, bu adamlar Türk devletinin başını istiyorlar. Yoksa istedikleri Sultan Abdülhamid’in veya bir padişahın kellesi değildir.”

  1. Abdülhamid’e çok büyük iftiralar ve yakıştırmalar yapılmıştır. “Kızıl Sultan” denilmiş; müstebit, despot, tiran denmiş, diktatörlükle suçlanmıştı.

Sonunda bunu yapanlar acı gerçekle burun buruna gelince Abdülhamid’in aklına sığınmadıklarına pişman olmuşlardır. Ama vatan ve devlet elden gitmiştir. 2. Abdülhamid’in hal edilmesiyle beraber Osmanlı devleti zaten bitmiştir.

Bu vefasızlığı yapanların, gaflette olanların pişmanlığını şair Rıza Tevfik Bölükbaşı şu şekilde dile getiriyor:

Tarihler ismini andığı zaman,

Sana hak verecek, ey koca Sultan;

Bizdik utanmadan iftira atan,

Asrın en siyâsi Padişâhına.

* *

Padişah hem zalim, hem deli dedik,

İhtilâle kıyam etmeli dedik;

Şeytan ne dediyse biz ‘beli’ dedik;

Çalıştık fitnenin intibahına.

* *

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,

Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.

Sade deli değil, edepsizmişiz.

Tükürdük atalar kıblegâhına.

* *

Lâkin sen sultânım gavs-ı ekbersin

Âhiretten bile himmet eylersin,

Çok çekti şu millet murada ersin

Şefâat kıl şâhım mededhâhına.

* *

Kalın Sağlıcakla…